İNANIYORUM; BU CAMİA KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞACAK!
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarıdır Zümrüd-ü Anka kuşu, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her
şeyi bilirmiş. Gözyaşlarının şifa özelliği olan Zümrüd-ü Anka, yanarak kül olmak suretiyle ölür, sonra
kendi küllerinden yeniden dirilirmiş.
Gerçek şu ki; biz de yanıyoruz. Yavaş yavaş ekildi bugün yeşeren tohumlar. Usul usul kaybettik. Hoş
zannetiğimiz şeyler boş çıktı. Basit gördüklerimiz, demirden dağ oldu, yol vermedi bizlere. Geçer
dediklerimiz geçmedi, umut ettik olmadı. Umut dahi etmeye gerek duymaz hale geldik. Çünkü
olanlara geçmez dedik, bitmeyecekler dedik.
Teslim olduk. Hatta karşı taraf bile bizden bu kadarını beklemiyordu. Çok kolay olduğunu gösterdik
onlara.
Oysa biz;
Terör yıllarında, “acaba” demeden sınırlara eğitim barikatlarını kurmaya giden bir cami değil miydik?
Bugün, çoğumuzun yaşından daha küçük, hayatının baharı değil bu baharın daha kokusunu almaya
başlayan yaşta onlarca şehit vermedik mi?
Biz hala bugün “olmaz” denilenlere SON NEFESİNİ armağan etmekten çekinmeyen bir camia olmaya
devam etmiyor muyuz?
Onlarca, yüzlerce hatta binlerce okul, bizlerin çabalarıyla başka bir atmosfere girip hayat bulmuyor
mu? Kaçımızın elinde boya kalıntıları, tamirat yaraları var?
Kaç öğrenci bir cümlemizin üzerine hayatlarını inşaa etti sayabilir misiniz?
Kaç kere gizli gizli ağladınız çaresizlikten, kaç öğrenci sığdırdınız kalbinize, kaç öğrencinin yaralarını
sevginizle iyileştirdiniz?
Daha niceleri… Kaç kere yanıp yanıp tükenip, sonra küllerinizden yeniden doğdunuz, saydınız mı?
Biz teröre yenilmedik, tehditlere, saldırılara yenilmedik. Cehalete karşı mücadeleden bir an dahi ümit
kesmedik.
Şimdi ne oldu da böyle olduk? Bizi kıran, inciten, yıldırmaya, sindirmeye çalışanlara neden “hadi be
ordan” diyemiyoruz?
Bugün itibar kaygısı yaşıyorsak bunda bizim de payımız var mı? Hiç düşündük mü? Bir şeylerden
çekiniyoruz, endişe ediyoruz farkındayım. Kendimizden geçerek düşündüklerimiz var.
Peki o kendimizden geçerek düşündüklerimize bu şekilde bir gelecek bırakmaya içiniz el veriyor mu?
Sen onlar için bugün bu cefayı yaşıyorsun düşün, onlar gelecekte kaç katını yaşayacak? Çığ gibi
ilerliyor süreç ve içindekiler.
Bir yerden başlamak gerekmiyor mu?
Korku diyelim; korkunun olması için üç nokta var? Korkan, korkulan ve korkutulan konu. Şimdi
korkutulan konu; siz de biliyorsunuz ki bu konu hukuka, kanuna uygun olmayan bir konu. Kanuna
güvenmeyip kanunsuzluktan mı korkacaksınız? İkinci nokta korkan, üçüncü nokta da korkutan.
Bir taraf kanunsuzlukla korkutuyor, kanuna uygun kişi de korkuyor.
Adaletten endişelerinizde hak veriyorum. Ancak adalet gecikir ancak mutlaka gelir. Bir sır vereyim mi;
bunu en iyi onlar biliyor aslında. Bakın eğer azıcık dik dursanız nasıl kem küm etmeye başlarlar, biraz
da net olursanız elleri, dilleri dolanır.
Ama dedik ya biz kolay teslim olduk. Okullarımızda rahat olmak için görmezden, duymazdan geldik.
Olsun böyle emekli olur gideriz. Ülkenin geleceğini inşa eden meslek grubu olmamız dışında bir sorun
yok.
Eğitim Gücü Sendikası olarak apolitik bir duruşla sadece hukuktan aldığımız güç ile bu camiada
dördüncü yılımızı çalışıyoruz. Hukuk bize yetermiş, hukuktan herkes çekinirmiş, adalet yerini
bulurmuş. Bunu çok iyi gözlemledik. Bu iddialarımızın mükellef olduğu ispatlar fazlasıyla sizlere
sunuma hazırdır.
Ben GERÇEKTEN inanıyorum ki bu camia küllerinden yeniden doğacak. Derin nefes alalım ve yarın
başka bir gün olsun.
Gülay ÇETKİN
Eğitim Gücü Sendikası Denizli İl Temsilcisi