Günümüzün modern Robin Hood’ları artık ormanda saklanmıyor; bilgisayar başında, kapüşonlu sweatshirt’leriyle siber uzayda cirit atıyorlar. Ama ne yazık ki masum köylüye yardım etmek yerine, bazen kredi kartlarını boşaltıyor, bazen deepfake videolarla itibar suikastına girişiyorlar. Hukuk ise bir yandan bu hızlı değişime yetişmeye çalışıyor, diğer yandan bilişim suçlarını tanımlarken kelimeleri adeta cımbızla seçiyor. E tabii, “şunu yasaklayalım” desen internetin doğası gereği bir yerden mutlaka açık çıkıyor. Gelin, bilişim suçlarının günümüzde nasıl şekillendiğine ve hukukun bunlara nasıl cevap verdiğine birlikte bakalım.
1. Bilişim Suçları: Kapsam Ne Kadar Genişledi?
Bilişim suçları, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) 243-246. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Eskiden sadece “başkasının bilgisayarına izinsiz girme” gibi basit eylemler suç kabul edilirken, bugün işin içine kişisel verilerin yasa dışı kullanımı, deepfake, oltalama (phishing), siber zorbalık ve hatta metaverse dolandırıcılıkları gibi yepyeni kavramlar girdi. Hatta artık, hukukun “suç” dediği bazı şeyler, teknolojinin gelişmesiyle “gri alana” düşüyor.
Mesela, deepfake ile bir kişinin yüzünü başka birine monte etmek suç mu? Eğer bu bir parodi ya da sanat eseri ise ifade özgürlüğü kapsamında mı değerlendirilmeli? Yoksa özel hayatın gizliliğini ihlal mi ediyor? Yargıtay henüz bu konuda net bir içtihat oturtmuş değil, ama bazı yerel mahkemeler olayın içeriğine göre karar veriyor.
2. Kimlik Avı, Siber Zorbalık ve Deepfake: Yeni Nesil Tehditler
Eskiden dolandırıcılık denince aklımıza kapı kapı gezen sahte elektrikçi gelirdi, şimdi ise e-posta kutumuza “Sevgili Yaprak, 1 milyon dolar kazandınız!” diye mail düşüyor. Kimlik avı (phishing) saldırıları, özellikle banka ve sosyal medya hesaplarını hedef alıyor.
Siber zorbalık da hukukun yeni mücadele alanlarından biri. Artık birine fiziksel olarak zarar vermek yerine, internet üzerinden psikolojik baskı kurmak da suç teşkil edebiliyor. Özellikle sosyal medya linçleri ve ifşa hesapları mahkemelik olmaya başladı. Türkiye’de bazı mahkemeler, bu tür saldırıları hakaret ve kişilik haklarının ihlali kapsamında değerlendiriyor.
Deepfake ise tam bir mayın tarlası. Bir kişinin görüntüsünü manipüle edip skandal videolar üretmek, itibar suikastına yol açabiliyor. Bazı ülkeler bu tür içerikleri açıkça yasaklarken, Türkiye’de henüz net bir düzenleme yok. Ancak Yargıtay, kişinin rızası olmadan bu tür içeriklerin paylaşılmasını özel hayatın gizliliğini ihlal kapsamında değerlendirme eğiliminde.
3. Hukuk Yetişebilir mi? Güncel İçtihatlar ve Yeni Düzenlemeler
Dijital dünya ışık hızında değişirken, hukukun da bu hızda güncellenmesi gerekiyor. Avrupa Birliği’nin GDPR düzenlemeleri, kişisel verilerin korunmasına yönelik sıkı kurallar getirirken, Türkiye’de de KVKK bu doğrultuda ciddi adımlar atıyor.
Ayrıca, TCK’da bilişim suçlarıyla ilgili yeni düzenlemeler gündemde. Özellikle:
Sosyal medya trollerine cezai yaptırımların artırılması,
Deepfake içeriklerin yasal bir zemine oturtulması,
Kripto para dolandırıcılıklarına karşı daha net cezai düzenlemeler getirilmesi gibi konular tartışılıyor.
Son dönemde Yargıtay, özellikle dolandırıcılık ve kişisel verilerin izinsiz kullanımı konularında daha sert kararlar almaya başladı. Örneğin, bir dolandırıcılık vakasında, failin kimlik bilgilerini taklit ederek başkasının adına kredi çekmesi “nitelikli dolandırıcılık” sayıldı ve cezası ağırlaştırıldı.
4. Peki, Çözüm Ne?
Hukukçular olarak biz ne yapmalıyız? Öncelikle, bilişim hukukunu geleneksel hukuk normlarıyla değil, dijital dünyanın mantığıyla ele almalıyız. İnternet suçlarını tanımlarken hem teknolojiyi iyi anlamak hem de ifade özgürlüğünü göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Ayrıca, bireylerin bilinçlenmesi şart. “Benim başıma gelmez” diyenler bile bir gün deepfake mağduru olabilir. O yüzden dijital okuryazarlık, internet kullanıcılarının kendi haklarını bilmesi ve bilinçli hareket etmesi kritik önem taşıyor.
Sonuç
Bilişim suçları, hukuk sistemlerini zorlayan en dinamik alanlardan biri olmaya devam ediyor. Teknolojinin hızı karşısında mevzuat bazen yavaş kalsa da, Yargıtay’ın içtihatları ve yeni düzenlemelerle dijital dünyadaki suçlarla mücadele giderek daha sistematik hale geliyor.
Sonuçta, hukuk sonsuz bir kedi-fare oyununa dönüşebilir ama unutmayın: Dijital çağda bile hukukçular her zaman bir adım önde olmalı. Yoksa sabah bir bakarsınız, deepfake bir videonuz internete düşmüş ve manşetlerde: “x kripto milyarderi çıktı!
Şimdilik gerçek olmayan şeylerin suç olup olmadığı tartışıladursun, internetin dipsiz kuyusunda hepimizin daha dikkatli olması gerektiği kesin.