Nereye Gidiyoruz?
Şeyh Sadi Şirazî'ye “insan nedir” diye sormuşlar. “Yek katre-i hûnest, sâd hezârân endîşe” cevabını vermiş. Yani birkaç damla kan ve bin bir endişe.
İnsanoğlunun hayatta her zaman endişe, kaygı, vesvese içinde ve özellikle sürekli bir bekleyiş içinde yaşadığını, özellikle içinden geçmekte olduğumuz corona sürecinde fark ettik diye düşünüyorum. Doğduğumuz andan itibaren, okulu bitirmek, mezun olmak, iş sahibi olmak, evlenmek, çocuk sahibi olmak, mal mülk sahibi olmak vb gibi pek çok yaşam amacı koyuyoruz önümüze. Bunların arasında debelenip dururken de çok daha önemli olanın ne olduğunu gözden kaçırır veriyoruz. Bu dünyaya elest bezminden geldik ve burada misafir olduğumuzu fark etmek, yaşam içinde bize verilmiş olan asli görevi hatırlamak, idrak etmek, kendimizi keşfederek Allah'a kavuşmamızın mümkün olacağını artık anlamak zorundayız.
Esasında beklenti halinde yaşam meselesini çözdüğümüz zaman varoluş amacını da çok daha iyi anlarız diye düşünüyorum. Mesela egoyu geri çekmeyi becerirsek, hakikat kendini gösterebilir. Çünkü bizi kendi korkularımız dışında kimse durdurmuyor aslında. Hz Mevlananın dediği gibi "Var mısın ki, ölmekten korkuyorsun?" Ölüm de değişik algılanan bir mevhum. "Her canlı ölümü tadacaktır’’ demek öleceksin demek değil. Boyut değişimi yaşayacağımızı bize işaret eder aslında bu söz yalnızca. Bizim ruhumuzun beden elbisesinde olan vaktini çok ama çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor.
Kırgınlıklarımız var. Hayata, annemize, babamıza, eşimize, çocuklarımıza, işimize, yaşadığımız ülkemize vs.. Sürekli aklımızda niye neden soruları.. Niyesi bizim düşündüğümüz gibi olmuyor, durup idrak etsek, akletmek ve bunun için sussak nasıl olur?
Tevekkülü anlamak lazım, rıza da olmak, kontrolcülüğümüz yüzünden sinir sahibi olmadan da şu kısa ziyaretimizin ne kadar önemli olduğunu sık sık hatırlamak lazım. Bunu anlamadan göçüp gidiyoruz. Kendi bedenimizdeki kabrimizin sıkıntıları ne zaman şifalanacak, ne zaman kendimizle yüzleşme cesaretimiz olacak, kim bilir… En basitinden bir kağıt kalem alıp yazalım. Neden böyle bir hayatta yaşıyoruz? Cevabı var mı? Sizden başka kimsenin okumayacağını düşünerek yazmaya çalışsak, ne kadar yapabileceğiz? Hayatta beklentilerinizin karşılanmadığı durumlar neler? Kağıdı okuyup, bakalım kendimize neleri layık gördüğümüzü?
İlk işimiz beklentiyi bırakmak olmalı...Dünya hareket ediyor fark edelim, hareket eden her şey dönüşür. Bu yazıyı okumaya başladığımız an ile şu anı karşılaştırdığımızda dahi aynı insan olmadığımız net bir gerçek.
Hayatın alt üst olması, üstün alttan iyi olmayacağı anlamına gelmez. Eğer öyle düşünürsek bu da bizim sabit bakış açımız diyebilirim size...Akıntıya kulaç atmayıp, rahat olalım. Rahatlığın ne olduğunu hiç öğrenemedim diyorsak da bu konulara ilişkin, doktor, psikolog ve kişisel gelişimciler var, birini tercihi edip yola çıkalım. Aksiyon alalım, çünkü başarının 99’u terdir, emektir.
Düşleyelim, inanalım, yaşayalım… evet, buna evet ama emek yoksa hiçbir şeyin olamayacağını bilelim. Dünya yaratıldığından bu yana yaratılmış tüm atalarımız da emek verdiler ve bizleri bu günlere hazır ettiler...İstiklal marşımızda ‘...bastığın yerleri tanı, düşün altında yatan bütün kefensiz yatanları’’ der. Bunu arada hatırlamakta yarar olduğunu düşünüyorum.
Özetle, corona günlerinde maske tak, hijyene dikkat et, evde kal demek aslında içine dön, her anlamda sus, iç sesini dinle, kimseye salça olmadan yaşa, kendinle yüzleş, arın, atalarını yad et, her anına şükret ve bir dolu nimeti de gör demek...
Sevgiyle…
Eğitim Danışmanı
Fatma Can
@reikimelegi instagram adresim.
--
Fatma CAN
Eğitimci Danışman
Enerji Teknikleri Uzmanı
fatmacan.wordpress.com
Hayatın tümü bana kolaylık, neşe ve ihtişamla gelir!
Bundan daha iyisi ne olabilir.