”Her şey bir soru ile başlar.”
Eğer tekrar dünyaya gelme ve yepyeni bir yaşam sürme şansınız olsaydı hayatınızda neleri değiştirmeyi seçerdiniz? Bu soruya hiç bir şey yanıtını verebilmeyi hepimiz isterdik eminim. Ama günümüzde ‘ben son derece memnunum, her şey böyle gayet yerli yerinde, hiçbir şey değişmesin” diyebilen o kadar az insan var ki… Büyük bir çoğunluk da muhtemelen hayatını yeniden yapılandırmayı seçecektir. Peki, bu mümkün mü? Kendimizden yeni bir ben yaratabilmek, sürüp giden hayatımıza çomak sokup, çarkları terse çevirebilmek ve memnuniyetimizin daha yüksek olduğu bir yaşamı kucaklamak çok mu zor? Bu ve benzeri soruların yanıtlarını Enerji Teknikleri Uzmanı, Eğitimci, Danışman Fatma Can’a sorduk ve sohbetimizden hasıl olan bilgileri sizlerle paylaşmak istedik.
İyi sonuçlar, sorularla başlar! Soru Güçlendirir, yanıt her zaman güçsüzleştirir.
Soru sormanın enerji alanlarımız üzerindeki etkisini bilseydik, daima zihnimizi soruda tutar ve soru sorarak hayatımıza nasıl şekil verebildiğimize tanıklık edebilirdik. Bu kimi için son derece bilinen bir gerçek iken, kimi için şaşırtıcı bir bilgiye dönüşüyor ve üstelik daima yanıtta yaşamaya alışmış zihinler için kabul edilmesi bir hayli güç bir bilgi oluyor bu. Çocukluğumuzdan bugüne varıncaya dek sınırladığımız alanlarımızda devinip duruyoruz. Bir sürü çıkmaz, pek çok tıkanıklık ve kilidi açılamayan sayısız kapı var zihinlerimizde. İşte hepsine ışık olacak tek anahtar ‘soru sormak’.
Hayatımızı değiştirmenin püf noktası olan doğru soruları sorabilmek ve daima zihnimizi soruda tutabilmek mümkün mü peki? Bakın Fatma Can, bu konuda ne diyor?
Sorularımızla yeni düşünce haline geçmek, yeni düşünce halimizle kendimize ve etrafımıza daha faydalı olabilmek, yeni oluşumlar açıp, düşünce sistemimize format atmak, gelişime kendimizi açmak sanıldığı kadar zor değil. Kendi yaşamımızın yaşam mimarı olmak, geleceğimizi tasarlamak, bize hizmet etmeyen duygu, düşünce, saplantı ve tasarımlarımızdan kurtulmak soru sorma halinde kalarak mümkün. Peki, soruyu nasıl soracağız? Yanıt basit aslında. Önce bu konuda yaşadığım deneyimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Soru sormanın belki de bir çoğumuzdan farklı olarak çocukluğumda kendiliğimden edindiğim bir alışkanlık olduğunu söyleyebilirim. Dokuz yaşımdayken yaradana hep sorular sorardım, her zaman vesilelerle sorularıma yanıt da alırdım. Mesela çocukken derslerimi en iyi nasıl anlarım, nasıl çalışmam daha iyi sonuç verir diye kendi kendime sorardım. Dersi illaki iyi dinler, anlar, hatta Pembe Panter misali öğretmenlerimi uzun öğle molalarında yakalar, anlayamadığım noktaları sorardım. Sağ olsunlar öğrenme aşkı olan öğrencilerine yardımcı olurlardı. Yazarak çalışırdım, detaylara dikkat ederdim yatmadan evvel tekrar göz gezdirirdim ve hafızama kayıt ederdim, ciddi ciddi de bildiğiniz kayıt olurdu. Fotoğrafik hafızam Allah’ın hediyesi. Hatta göz gezdirdiğim ders kitaplarımı bile yastığımın altına koyar, sabah ilk iş yine göz gezdirirdim. Her aşamada mutlaka soru sorardım. Yarın bu okuduklarımın tamamını hatırlamam nasıl mümkün olabilir, sınavdan en iyi notu almam için ne gerekir, daha iyi nasıl öğrenirim gibi pek çok soru zihnime kendiliğinden dizilirdi. Yıllar sonra bunun ve yaptığım diğer şeylerin aslında bir sistemin teknik parçası olduklarını öğrendim. Kişisel gelişim kitapları okudukça, eğitim aldıkça, farklı çalışmalara katıldıkça soru sormanın bana yeni ilhamlar doğurduğunu ve bunun da beni başarıya taşıdığını fark edebildim.
Çocukluğumuzda -sanırım halen de böyle- soruma soru ile cevap verme diye hep azarlandık ve hep yanıt odaklı olduk. Evren bize soru sor diye yalvarırken, sistem bize varlığı dinlememeyi dayattı ve öyle tuhaf bir halde büyüdük. Yanıtlarla bir yere varamadım, ben de soru sormaya başlamak istiyorum diyorsanız; değişim zamanı ve beynimize format atma zamanı gelmiştir. Sorunlarınıza özel fikir alış verişi yaparak bir yandan da bilgi aktarımı ile bilinç düzeyinizi arttırarak yolunuzun açılmasına yardımcı oluyorum. Tepkisel değil, üretken düşünme yeteneği önemlidir ve bu sorularla düşünmenin odak noktasıdır. Hep ötelediğimiz duygusal zekayı oluşturmak ve anlamak için akıllı sorularla gelişim sağlarız. Sorularla önemli başarılara adım atar ve gelişiriz. Çünkü sorular zihin açar! İlginç hatta mantık dışı bulabilirsiniz, ama esası budur. Soru sormak iyidir. Geliştirir. Değiştirir. Dönüştürür.
Sorularla yeni fırsatlar yakalamak, olanakların farkına varabilmek ve gerçek sandığımız kısır döngülerimizin ötesine geçebilmek mümkün. Sorular sorarak kendimizi ve diğer insanları dönüştürmeye yarayan araçlardır aslında. Bizler genelde yargılayıcıyız ve seçimlerimizi yaparken de ön yargılarımıza, öğretilmişlikler ve gelenekselleşmiş istem dışı tutunduğumuz alışkanlıklarımıza esir oluyoruz. Akılla seçim yapıyoruz. Çünkü ve ne oluyor? Yargılayıcı akılla aslında dibe, batağa çekiliyoruz ve bunun bize verdiği tahribatın farkında dahi olamıyoruz. Oysa öğrenci zihinde olabilmek lazım; öğrenci zihin meraklıdır, keşif peşindedir, kalıplardan uzak yaratıcı düşünmeye açık, duyguları daima tazedir. Öğrenici zihne sahip bireyle çalışmalarımız süresince hayata dair yeni yollar keşfeder, cesareti deneyimleriz. Çalışmalarımızın en başında nasıl öğrenci zihinde kalabileceğimizin yöntemlerini danışanımla paylaşıyorum. Bu dünyaya gelmiş her bireyin en doğal hakkı. Zihin yolumuzdan çekilince, varlığımız oyun oynamak için serbest kalır. Bu özgürlüğe hangimizin ihtiyacı yok ki.
Doğru soru sormak neden önemli peki. Çünkü bilinçsizce sorulan sorular bizim öğrenci zihinden ziyade yargılayıcı zihinde kalmamıza neden olur. Bunu size örneklerle açıklamaya çalışayım. Diyelim eşiniz çok stresli ve onunla konuşamıyorsunuz; hatta başı hep dumanlı, konuşsanız dahi sizi anlayamıyor. Böyle bir durumda kendinize şöyle sorular sormanız yararlı olabilir:
Onun neye ihtiyacı var? Gerçek ne ve ben neyi göremiyorum? Neden iletişim kuramıyorum?
Bu ve benzeri soruları sık sık sormak, bir süre sonra size ilham kaynağı olacaktır. İletişim sorunu olan kişiler için bunu gün içinde minimum 40 kez tekrarlamak, ama sadece soruyu sormak ve zihnin yanıta geçmesine izin vermeksizin bunu tekrarlamak çözüm seçeneklerini ortaya çıkacaktır.
Öğrenci zihin daima sorar ve yanıt vermeye çalışmaz.. Soru sorarak kendiliğinden yanıtın ortaya çıkacağını sezgisel olarak bilir. Bu aynen benim çocukluğumda farkında olmadan uyguladığım yöntem aslında. Oysa yargılayıcı zihin soruyu sorduğu anda, ardından yanıt vermeye çabalar, yanıt arar, yanıt bulur; daima yanıt üretir, soru değil. Çünkü bu da bir alışkanlıktır aslında. Çevremizi ve kendimizi çok yargılarız, genelde de yargılayan insanlarla bir arada devindiğimiz için bu alışkanlık kanserli hücre gibi yapışır ve sökülüp atılması için sağlam bir tedavi şarttır. Söküp atmak da zaman ve emekle mümkün olur. Aceleci olmayın ve istikrarla çalışmalarınızı sürdürün.
Öğrenici zihnin sorabileceği bir kaç soru örneği vereyim; belki içlerinde işinize yarayanlar çıkabilir. Bir kaçını ya da arzu ederseniz hepsini de kullanabilirsiniz.
Neden kolay öğrenemiyorum? Niye akıllı mantıklı düşünemiyorum? Daha anlayışlı bir insan olmamın yolları nelerdir? Kazancımı arttırmanın yolları neler olabilir? Gerçek ne ve ben neyi göremiyorum? Kendime ve diğer insanlara nasıl katkı sağlarım? Sevilen bir insan olarak gerçek sevgiyi hayatıma çekebilmem nasıl mümkün olabilir?
Dileğim herkesin sorularla düşünmenin yollarını keşfedebilmesi.. Bunun içinde evrene hemen dileğime uygun soruyu gönderiyorum:) Yaşamın her alanında, evde, işte, aşkta, diğer insanlarla olan ilişkilerimizde fark yaratan başlangıçların olması için neler mümkün?
Aslında her şeyin başı kişinin kendine güvenmesinden geçiyor. Her şey karışık ve çözümsüz gibi görünebilir bazen. Kendimizi dinler, kendimizle iletişim kurabilir ve kendimize gerçekten inanıp güvenirsek başarılı ve mutlu olabiliriz. Kötü bir şey olduğunda dahi ‘Bundan daha iyisi ne olabilir?’ diye soru sormayı sürdürebilirsek, her şeyin iyiye gitmeye başladığını görür ve aslında bunun hiç de zor olmadığını deneyimlemiş oluruz.
Hepimiz Yaradan tarafından sınırsız yetilerle donatılarak bu dünyaya gönderildik. Kendinize güvenin; akışta olun, rahat olun, meraklı olun ve merakınız sizi yönlendirsin. Bu yeni ve farklı bakış açısını kazandığınızı hissettiğinizde, bunu çevrenizle de paylaşın. Kendi uyguladığınız yöntemleri öğretin, siz öğrettikçe de öğrenecek ve ilham almaya devam edeceksiniz. Bildiklerinizi mutlaka uygulayın, araştırmacı olun ve sorgulamaktan korkmayın. Cesur olun, bolca soru sorun. Sorulmamış sorular, açılmamış, okunmamış mektuplar gibidir. Kendinize evrene insanlara soru sormaktan çekinmeyin.
Bireysel seanslarım da ThetaHealing, Usui Reiki,Reiki, Kundalini Reiki,Çakra Dengeleme,EFT (Duygusal Özgürleşme Teknikleri),Psijik Arınma, Ses terapisi, Aroma terapi,Acces Bars,Facelift,Görüş Gücü,Bilinçaltı Teknikleri,Eterik Kristallerin Gücü,Sarkaç, Kinesiyoloji, Üst Benlikle İletişim gibi tekniklerden de yararlanıyorum.
Son olarak yine sizlerle Access Bars’ın Mantrasını paylaşmak isterim. Hayatın tümü Bana Kolaylık, Neşe ve İhtişamla Gelir. Bundan daha iyisi nasıl olur? Bu mantrayı her sabah ve akşam okumanız ve tekrarlamanız ile tüm yaşamınızın mucizevi şekilde dönüştüğüne tanık olmak için beklemeyin ve hemen başlayın. Ne zaman etkisini görürüm diye merak edenlere de en az bir ay deneyin değişimlere inanamayacak ve sorularla yaşamaya kolaylıkla alışmış olacaksınız.
Fatma Can
Danışman
İNSTAGRAM ADRESİM: :@reikimelegi