Fatma Can
Köşe Yazarı
Fatma Can
 

DÜNYA HANDIR, BİZ DE BİRER YOLCUYUZ…

DÜNYA HANDIR, BİZ DE BİRER YOLCUYUZ…   Her insan bir yönüyle bir yaralı kuştur; açılmış bir yarası, acısı vardır Adem oğlu Havva kızının. Fakat yarasını sarmada, acısını dindirme de kendine bir başkasına olduğundan çok daha az merhametlidir maalesef. Düşeni kaldırır, göz yaşını dindirir, bir başkasına yardım etmek için çabalayıp dururken kendini çok zaman yok sayar. Çünkü insan kendini iyileştirmeyi de, kendine değer vermeyi de kendini sevmeyi de belki de en geç öğreniyor. Çocukluk ve gençlik yılları bunu öğrenme konusunda pas geçilerek geçtiği için, elbette insan da  öğrenmediği bir şeyi uygulayamıyor. Belki ileri yaşlarda bazılarına nasip oluyor bu farkındalık ama bazılarına belki de ömürlerinin sonuna kadar nasip olamıyor. Bazen de öğrenmiş olsak dahi bu konuda yanlış kodlamalara sahip olabiliyoruz. Mesela bireyin kendini sevmesi çok zaman narsistlik olarak damgalandı zihinlerimizde..  Öyle bildik, öyle öğrendik bi çoğumuz… Bu, tabi ki toplumun ve dünyanın sabit bakış açısından başka bir şey değil… Önce can sonra canan olduğunu öğrenemedik. Uçağa bindiğimizde hostes bize ne der? “Maskeyi önce kendinize, sonra yanınızdaki çocuğa ya da kişiye takın” Önce can olması, sonra canan olması gerekiyor yani.. Önce kendimizi kurtarırsak ancak bir başkasına yardımcı olabiliriz. Bilenle bilmeyen elbette bir olmuyor.. Ama bir çoğumuz böyle bize ait olmayan kodlamalar, bilgiler, yanlış kayıtlarla yol alıyor şu yeryüzünde… böyle bu hayata tutunuyoruz, hayatı sürdürmeye çalışıyoruz.   Gerçekten kendini sevmek neydi peki? Sevgi nedir? Kendini sevmek, kabuldür. Kendini bilen Rabbini bilir. Yaratılan her şeyi, Yaradan’dan dolayı sevmemiz gerekir. Kabule geçiş de hayatı kolaylaştırır. Ön yargıları, sınırlamaları, suçlamaları bırakarak her şeye sevgiyle bakabilmektir. Aslında nötr olabilmektir. Bu da sanıldığı kadar zor değil esasında. Belki de işe kendimizi tanımaktan başlayabiliriz. Kendimizi tanımak bize kendimizi sevmenin yolunu açacaktır. Bu yüzden odağımıza kendimizi almalıyız, kendimizi geliştirecek, kendi hakikatimize bizi uyandıracak her şeye adım adım yol almak için çabada olabiliriz. Elbette çevremizde çok sayıda insan var, toplumsal bir hayatın içindeyiz, ailemiz, arkadaşlarımız var. “Kiminle arkadaşlık ettiğine dikkat et”, der Hz. Mevlana. Çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür. Bir başkasını araştırıp onun özel hayatına müdahil olacağımıza kendimizi geliştirmenin peşinde olmamız gerekiyor. Kendi gücümüzü ve potansiyellerimizi keşfetmemiz gerekliyken enerjimizi başka hayatları keşfetmekle harcarsak ömrümüzü ziyan etmiş oluruz. Bu salt kendimizi düşünelim başkalarını umursamayalım anlamına gelmiyor. Zaten en büyük yanılgı burada oluyor. Bireye kendi odağında kal dediğimiz zaman, bu otomatik olarak başkasını düşünme diye algılanıyor. Oysa ki buradaki amaç, kendin, dinle, kendini anla, fark et, nereden geldik nereye gidiyoruz bunun farkında ol vs. vs. vs… Yani zaten bunları düşünmeye başlayan insan bir başkası için değil kötü bir harekette bulunmak, olumsuz bir düşünce dahi geliştiremez.. Seyri suluğumuzun farkında olursak, kamil olma hakikatine giden bu yolda önümüze çıkan herkese elbet yardım eli uzatırız. Yardımseverlik elbette iyi bir şey, en büyük erdemlerden biri. Hali hazırda yardımsever insanlar fark etmeseler bile yaptıkları iyiliklerle aslında kendi acılarını iyileştirirler.   Bir de çok kıymetli bir şey var bu yolculukta hatırlamamız gereken… Bu yol manevi de bir yol, elbet bebek olarak dünyaya geliyor, etten kemikten bir biyolojik varlık olarak büyüyüp yaşlanıp ömrümüzü geçiriyoruz. Ama ‘’Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm’’ diyen Yunus Emre’nin de işaret ettiği bir hakikat var. Görünürde etten kemikten varlıklar olsak da bizde bizden içeri bir ruh var. Bu yolculuk esasında o ruhun da yolculuğu.. Diğeri yani bedenimiz o ruhun bir kıyafeti yalnızca. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenimiz bize demişti ki: “Gözlerinizi kapatın ve kocaman bir sahra düşünün. Uçsuz bucaksız kum tanecikleri var değil mi? Sonra, bir alyans düşünün. Bu alyansı da ileri doğru ya da olduğum yere fırlattığımı düşünün. Peki, aradığınızda bulabilir misiniz? Bu sahranın içerisinde o yüzük nerede, bulabilir misiniz?” (Zihinsel ve fiziksel gözlerinizle baktığınızda elbette bulamazsınız.) Sınıfta ses yoktu “Açın gözlerinizi” dedi. Biz birbirimize şaşkınlıkla bakakaldık. “Kâinatı, sonsuzu hayal edin ve bizim bu dünyadaki kapladığımız alanı ve tutunduğumuz dünyevi dertlerimizi düşünün. Henüz hayata atılmadığınızı, ben ve sizler biliyorsunuz. Hayata atılınca dünyevi dertlere çok dalmayın, maddiyatı eşit, dengeli bir şekilde kullanmanız size önemli derecede yol aldırır…”   Biz insanlarla, bu varlığın içerisinde küçücük bir ayrıntı olup sonsuz ötesi varlıklar olarak zamanı enlem, boylam, derinlik olarak deneyimlemekteyiz. Yani burada maddiyatı deneyimlemekteyiz. Ama burada kalmayacağız, tekâmül için buradayız. Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur, der.Yunus Emre.. O kadar çok dünyevi dertlerimizi büyük büyük düşünüyoruz, hayatı kaçırıyoruz ve maneviyata önem vermiyoruz ki anksiyete, depresyon, stres, antidepresanlar ile boğuşmaktayız. Herkes ilaç bağımlısı olmuş durumda. Yeryüzü maddiyatı temsil eder, gökyüzü de maneviyatı temsil eder. İslamiyet, orta yol demektir. Farklılıkların bir arada olması demektir. Yargılamadan, suçlamadan, ayrım yapmadan, ötekileştirmeden, kutuplaştırmadan orta yolda ilerlemek bize iç huzurumuzu getirecek ve  kendi sevgi yolculuğumuz için de çok güzel bir ivme sağlayacaktır. Biz, buraya geldik ama buradan sadece geçiyoruz. Dünya handır, biz de yolcuyuz. Bunu her daim hatırlamak ve farkında kalabilmek duası ile… -- Fatma CAN Eğitimci Danışman -- Fatma CAN Eğitimci Danışman Enerji Teknikleri Uzmanı fatmacan.wordpress.com Hayatın tümü bana kolaylık, neşe ve ihtişamla gelir!  Bundan daha iyisi ne olabilir.    
Ekleme Tarihi: 01 Eylül 2021 - Çarşamba
Fatma Can

DÜNYA HANDIR, BİZ DE BİRER YOLCUYUZ…

DÜNYA HANDIR, BİZ DE BİRER YOLCUYUZ…
 

Her insan bir yönüyle bir yaralı kuştur; açılmış bir yarası, acısı vardır Adem oğlu Havva kızının. Fakat yarasını sarmada, acısını dindirme de kendine bir başkasına olduğundan çok daha az merhametlidir maalesef. Düşeni kaldırır, göz yaşını dindirir, bir başkasına yardım etmek için çabalayıp dururken kendini çok zaman yok sayar. Çünkü insan kendini iyileştirmeyi de, kendine değer vermeyi de kendini sevmeyi de belki de en geç öğreniyor. Çocukluk ve gençlik yılları bunu öğrenme konusunda pas geçilerek geçtiği için, elbette insan da  öğrenmediği bir şeyi uygulayamıyor. Belki ileri yaşlarda bazılarına nasip oluyor bu farkındalık ama bazılarına belki de ömürlerinin sonuna kadar nasip olamıyor. Bazen de öğrenmiş olsak dahi bu konuda yanlış kodlamalara sahip olabiliyoruz. Mesela bireyin kendini sevmesi çok zaman narsistlik olarak damgalandı zihinlerimizde..  Öyle bildik, öyle öğrendik bi çoğumuz… Bu, tabi ki toplumun ve dünyanın sabit bakış açısından başka bir şey değil… Önce can sonra canan olduğunu öğrenemedik. Uçağa bindiğimizde hostes bize ne der? “Maskeyi önce kendinize, sonra yanınızdaki çocuğa ya da kişiye takın” Önce can olması, sonra canan olması gerekiyor yani.. Önce kendimizi kurtarırsak ancak bir başkasına yardımcı olabiliriz. Bilenle bilmeyen elbette bir olmuyor.. Ama bir çoğumuz böyle bize ait olmayan kodlamalar, bilgiler, yanlış kayıtlarla yol alıyor şu yeryüzünde… böyle bu hayata tutunuyoruz, hayatı sürdürmeye çalışıyoruz.
 

Gerçekten kendini sevmek neydi peki? Sevgi nedir?

Kendini sevmek, kabuldür. Kendini bilen Rabbini bilir. Yaratılan her şeyi, Yaradan’dan dolayı sevmemiz gerekir. Kabule geçiş de hayatı kolaylaştırır. Ön yargıları, sınırlamaları, suçlamaları bırakarak her şeye sevgiyle bakabilmektir. Aslında nötr olabilmektir. Bu da sanıldığı kadar zor değil esasında. Belki de işe kendimizi tanımaktan başlayabiliriz. Kendimizi tanımak bize kendimizi sevmenin yolunu açacaktır. Bu yüzden odağımıza kendimizi almalıyız, kendimizi geliştirecek, kendi hakikatimize bizi uyandıracak her şeye adım adım yol almak için çabada olabiliriz. Elbette çevremizde çok sayıda insan var, toplumsal bir hayatın içindeyiz, ailemiz, arkadaşlarımız var. “Kiminle arkadaşlık ettiğine dikkat et”, der Hz. Mevlana. Çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür. Bir başkasını araştırıp onun özel hayatına müdahil olacağımıza kendimizi geliştirmenin peşinde olmamız gerekiyor. Kendi gücümüzü ve potansiyellerimizi keşfetmemiz gerekliyken enerjimizi başka hayatları keşfetmekle harcarsak ömrümüzü ziyan etmiş oluruz. Bu salt kendimizi düşünelim başkalarını umursamayalım anlamına gelmiyor. Zaten en büyük yanılgı burada oluyor. Bireye kendi odağında kal dediğimiz zaman, bu otomatik olarak başkasını düşünme diye algılanıyor. Oysa ki buradaki amaç, kendin, dinle, kendini anla, fark et, nereden geldik nereye gidiyoruz bunun farkında ol vs. vs. vs… Yani zaten bunları düşünmeye başlayan insan bir başkası için değil kötü bir harekette bulunmak, olumsuz bir düşünce dahi geliştiremez.. Seyri suluğumuzun farkında olursak, kamil olma hakikatine giden bu yolda önümüze çıkan herkese elbet yardım eli uzatırız. Yardımseverlik elbette iyi bir şey, en büyük erdemlerden biri. Hali hazırda yardımsever insanlar fark etmeseler bile yaptıkları iyiliklerle aslında kendi acılarını iyileştirirler.

 

Bir de çok kıymetli bir şey var bu yolculukta hatırlamamız gereken… Bu yol manevi de bir yol, elbet bebek olarak dünyaya geliyor, etten kemikten bir biyolojik varlık olarak büyüyüp yaşlanıp ömrümüzü geçiriyoruz. Ama ‘’Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm’’ diyen Yunus Emre’nin de işaret ettiği bir hakikat var. Görünürde etten kemikten varlıklar olsak da bizde bizden içeri bir ruh var. Bu yolculuk esasında o ruhun da yolculuğu.. Diğeri yani bedenimiz o ruhun bir kıyafeti yalnızca. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenimiz bize demişti ki: “Gözlerinizi kapatın ve kocaman bir sahra düşünün. Uçsuz bucaksız kum tanecikleri var değil mi? Sonra, bir alyans düşünün. Bu alyansı da ileri doğru ya da olduğum yere fırlattığımı düşünün. Peki, aradığınızda bulabilir misiniz? Bu sahranın içerisinde o yüzük nerede, bulabilir misiniz?” (Zihinsel ve fiziksel gözlerinizle baktığınızda elbette bulamazsınız.) Sınıfta ses yoktu “Açın gözlerinizi” dedi. Biz birbirimize şaşkınlıkla bakakaldık. “Kâinatı, sonsuzu hayal edin ve bizim bu dünyadaki kapladığımız alanı ve tutunduğumuz dünyevi dertlerimizi düşünün. Henüz hayata atılmadığınızı, ben ve sizler biliyorsunuz. Hayata atılınca dünyevi dertlere çok dalmayın, maddiyatı eşit, dengeli bir şekilde kullanmanız size önemli derecede yol aldırır…”
 

Biz insanlarla, bu varlığın içerisinde küçücük bir ayrıntı olup sonsuz ötesi varlıklar olarak zamanı enlem, boylam, derinlik olarak deneyimlemekteyiz. Yani burada maddiyatı deneyimlemekteyiz. Ama burada kalmayacağız, tekâmül için buradayız.
Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur, der.Yunus Emre.. O kadar çok dünyevi dertlerimizi büyük büyük düşünüyoruz, hayatı kaçırıyoruz ve maneviyata önem vermiyoruz ki anksiyete, depresyon, stres, antidepresanlar ile boğuşmaktayız. Herkes ilaç bağımlısı olmuş durumda. Yeryüzü maddiyatı temsil eder, gökyüzü de maneviyatı temsil eder. İslamiyet, orta yol demektir. Farklılıkların bir arada olması demektir. Yargılamadan, suçlamadan, ayrım yapmadan, ötekileştirmeden, kutuplaştırmadan orta yolda ilerlemek bize iç huzurumuzu getirecek ve  kendi sevgi yolculuğumuz için de çok güzel bir ivme sağlayacaktır. Biz, buraya geldik ama buradan sadece geçiyoruz. Dünya handır, biz de yolcuyuz. Bunu her daim hatırlamak ve farkında kalabilmek duası ile…
--

Fatma CAN
Eğitimci Danışman




--

Fatma CAN
Eğitimci Danışman
Enerji Teknikleri Uzmanı

fatmacan.wordpress.com

Hayatın tümü bana kolaylık, neşe ve ihtişamla gelir! 

Bundan daha iyisi ne olabilir.

 
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanayerelhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.