Madde 1- Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.
Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı, “İstiklâl Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır.
Madde 4- Anayasanın 1. maddesindeki devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2. Maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.
Değerli okurlarım, bu haftaki yazımda son günlerde tüm vatansever bilinçli bireylerin, yukarıda sıraladığım Anayasanın ilk dört maddesini tekrar tekrar gururla paylaştıklarını görmüşsünüzdür. Peki, neden bu kadar önemli ilk dört madde ve değiştirilmesini isteyen zihniyetler, neden sizce ilk üç maddesi değil, dördüncü maddenin, sözüm ona gelecek nesillerin yoluna ipotek koyduğunu iddia ettiler dersiniz?
Aslında sorunun yanıtı içinde saklı. Dördüncü maddeyi dikkatle okuduğumuzda, ilk üç maddenin değiştirilmemesinden bahsediliyor ki dördüncü madde değişirse, dolaylı olarak ilk üç maddenin de değişme tehlikelerinin önüne geçiliyor. Türkiye Cumhuriyeti’mizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve sağduyulu fikirdaşları, dördüncü madde değişirse; devletimizin yönetim şeklinden, diline, marşımıza, bayrağımızın taşıdığı renklere, lâikliğimize, bölünmez bütünlüğümüze hatta başkentimize kadar ilk üç maddede belirtilen, bizi biz yapan tüm temel millî değerlerimize ve kimliğimize zarar gelmesin endişesiyle dördüncü maddede “değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” ibaresinibelirtmişlerdir.
Demem o ki; günlerdir tartışılan dördüncü madde değişikliği konusu, öyle kolay kolay sindirilecek ya da kabul edilmesi beklenecek basit söylentiler olarak kesinlikle görülmemelidir! Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak lâik, demokratik, diline ve tüm Türk değerlerine sarsılmaz güçlerle bağlı bir milletiz. Çok şükür ki öyleyiz!
Bunların hiçbirinin tartışmaya açık bir yanı yok, o yüzden Türkiye Cumhuriyeti’mizin bu gibi tartışmalarla gölgeye uğrayabileceği düşüncesini dahi akıllara getirmemekte fayda var değerli okurlarım.
Diğer yandan fark ettiniz mi bilmiyorum ama benim özellikle son birkaç yılda çok dikkatimi çeken ve bir o kadar da gururlanmamı sağlayan güzel bir ayrıntıdan bahsetmek istiyorum.
Millî takımımızdan Merih Demiral’in gol sevincindeki bozkurt hareketiyle, bunun bir parti değil, Türklüğümüzün asırlardan beri süregelen bir sembolümüz olduğu tartışma konusu yapıldığında da…Filenin Sultanları’nın ülkemizi ve milletimizi dünyaya başarılarıyla duyurduğu maçlarda da…Ve son günlerde yaşadığımız anayasanın dördüncü maddesi tartışmalarında da ve daha pek çok konuda da… Kısacası, en ufak bir kıvılcımda dahi yeniden uyanan gururlu bir Atatürk Milliyetçiliği’nde hep birlikte birleşiyoruz. Atatürk Milliyetçiliği’nde zaten ayrımdan ziyade, güçlü temellere dayalı bir Türk birlikteliği yer alır. Bundan dolayı, biliyorum ve yürekten inanıyorum ki Ulu Önder Atatürk’ün de söylediği gibi; “Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır!”
Aslında en ufak bir kıvılcımda diye söylediğim ayrıntının yanlış anlaşılmasını istemem değerli okurlarım. Esasında bahsettiğim millî birlik bilincimizin defalarca şahlanmasına meydan veren pek çok konuyla üst üste karşılaşmış olduk. Demek istediğim, konu ya da tartışma ne olursa olsun, uyuyor sanılan bir millet, söz konusu vatanı ve anayasası olunca uyumadığını her fırsatta çok güzel bir birlikle ortaya koymuş ve esas unutan zihinlere de bu gururlu birliğimizi defalarca hatırlatmaktan da yılmıyor olmuştur. Benim kişisel bakımdan gurur duyduğum nokta, işte tam her şey kötüye mi gidiyor derken, umudumuzu hiçbir zaman kaybetmememizi vurgulamış olan bu güçlü millî birlik duygumuzdur değerli okurlarım.
Sözlerimi daha fazla uzatmadan; ilk dört madde anayasamızın temel mihenk taşıdır, devletimizin yönetim şeklinden bayrağımıza kadar ve lâikliğimizin de ne denli önem taşıdığına kadar Türkiye Cumhuriyeti’mizin sarsılmaz temellerini ifade eder. Ve dördüncü maddenin değişmesi demek, ilk üç maddenin de dolaylı olarak değişebileceğine yol açmak, meydan vermek demektir, diyerek noktalamak istiyorum. Ha unutmadan, ne demiştik; “Değiştirilemez ve Değiştirilmesi Teklif Edilemez!”