Frekans kavramını anlamak, insan ilişkilerini derinlemesine kavramamıza yardımcı olur. İki insan, ancak aynı enerji frekansına sahipse birbirine yakın olabilir, hayatlarında bir uyum ve bağlılık kurabilir. İlişkilerde hissettiğimiz bağ, aslında ortak titreşimlerimizin uyumundan doğar. Fakat hayat sabit bir çizgi değildir; bireyler her zaman aynı enerjiyi taşıyamaz, frekanslar değişir, dalgalanır. Bir süre sonra bu uyum bozulabilir ve biri, diğerinin frekansının dışında kalabilir. İşte o zaman, artık birbirine "aynı frekansta olmayan" bu iki kişi, yollarını ayırmaya başlar.
İçsel gelişim, kendini tanıma ve farkındalıkla birlikte yükselen bir frekans, bazen yakın ilişkilerde bir ayrışmaya neden olabilir. Kimi insanlar, eski bağların kopmasından korkarken, bu süreci doğal bir ruhsal yolculuk olarak görenler için bu kayıplar, ruhsal gelişim ve dönüşümün bir parçasıdır. Bu yasayı anladığımızda, bir dönem çok yakın olduğumuz birinin zamanla bize neden yabancılaştığını veya eskiden derin anlam taşıyan bir dostluğun artık içi boşalmış gibi hissettirdiğini daha iyi anlayabiliriz.
Örneğin, hayatın başında bir yol arkadaşıyla büyür, benzer deneyimleri paylaşır ve 'asla ayrılmayacağız' deriz. Fakat yıllar içinde birimiz gelişim yolunda yeni adımlar atarken, diğerimiz bu değişime ayak uydurmakta zorlanabilir. Bu sadece romantik ilişkilerde değil, dostluk ve aile bağlarında da böyledir. Bir zamanlar birlikte güldüğümüz, her detayı paylaştığımız insanlar, bir gün aniden bambaşka hayatlara evrilmiş olabilir.
Bu yasa, yalnızca insanların birbirinden uzaklaşması değil, aynı zamanda yeni enerji seviyelerine ulaştıkça hayata yeni insanları çekmemize de işaret eder. Bu bakımdan, frekans uyumunu kaybettiğimiz ilişkilerimizi bırakmak bir kayıp değil, içsel bir gelişim aşamasıdır. Yüksek bir frekansta olan bir kişi, artık benzer frekansta olmayan bir ilişkiden özgürleşir ve yoluna, kendisiyle daha uyumlu ruhlarla devam eder.
Bunu, bir radyo frekansı gibi düşünebiliriz: Yayınlar sabit bir frekansta dinlenebilir, fakat frekans değiştiğinde aynı yayını almamız artık mümkün değildir. Tıpkı bunun gibi, biz de enerjimizi yükselttikçe, uyumsuz enerjilerle ilişki kurmak zorlaşır ve hatta bu ilişkiler doğallığını yitirir. Ancak, bu gelişimi kabul etmek bizi özgür kılar ve gerçek uyumu yakalayabileceğimiz, anlamlı ilişkilerle buluşmamıza olanak tanır.
İşte bu yüzden frekans yasası, hayatımızda hangi ilişkileri sürdürüp hangilerini geride bırakacağımızı belirleyen bir rehber gibidir. Hayatımızda kimlerin kalıcı olacağı ya da kimlerin bizimle yola devam edemeyeceği, tamamen frekans uyumuna bağlıdır. Bu yasayı kabul etmek, geçmişin yükünü hafifletir ve bizi, gerçek anlamda yanımızda olmaya hazır olan insanlara yönlendirir. Kendi yolculuğumuza odaklanmak ve frekansımızı yükseltmek, hayatımıza daha dengeli, daha sağlıklı ilişkiler çekmenin anahtarıdır.