Günlük hayatımızda yaşadığımız yoğun duygusal tepkiler, özellikle en yakın olduğumuz kişilerle gerçekleştiğinde, geçmişte çözülmemiş travmatik deneyimlerin işaretçisidir. Araştırmalara göre, bu tür tetiklenmeler genellikle çocukluk dönemi bağlanma stillerimiz ve travmatik deneyimlerimizle ilişkilidir. Harvard Üniversitesi'nin bir çalışmasında, çocukluk travmalarıyla yetişkinlikteki duygusal tetiklenmeler arasında güçlü bir bağlantı olduğu vurgulanmıştır (Felitti et al., 1998). Sevgi ve güven beklediğimiz insanlar, farkında olmadan bu yaraları yeniden açabilir, bu da kendimizle yüzleşme fırsatı sunar.
Tetiklenmenin kötü bir şey olmadığı, aksine büyüme ve farkındalık için bir fırsat olduğu artık psikoterapötik yaklaşımlarda da kabul görüyor. Dr. Gabor Maté, tetiklenme anlarının kişisel gelişimdeki rolünü şöyle açıklıyor: "Bilinçsiz yaralarımız tetiklendiğinde, onlara şefkatle bakmak, iyileşmeye giden ilk adımdır." (Maté, 2003). Bu da, duygusal birikimlerimizi fark ederek hem kendimizle hem de başkalarıyla sağlıklı bağlar kurmamıza olanak tanır.
Modern Tıbbın ve Alternatif Yöntemlerin Rolü
Kendi sorunlarımızı anlamamız önemlidir, ancak bu tek başına yeterli değildir. Psikiyatrik rahatsızlıklar veya daha derin travmalar söz konusu olduğunda, mutlaka bir uzman yardımı almak gerekir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), depresyon, kaygı bozuklukları gibi psikolojik sorunlarda tıbbi desteğin yanı sıra psikoterapötik müdahalelerin önemine dikkat çeker (WHO, 2019). Alternatif yöntemler, örneğin Duygusal Özgürleşme Teknikleri (EFT), modern tıbbı destekleyici bir rol oynar ancak hiçbir zaman yerine geçemez. Church ve Brooks’un (2014) çalışmasında, EFT'nin anksiyete ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) üzerinde olumlu etkileri olduğu görülmüştür.
Tetiklenme: Büyümeye Açılan Kapı
Tetiklenme anları, duygusal patlamalar yerine derin bir sorgulama fırsatı sunar. Kendimize şu soruyu sormak önemlidir: "Bu his bana ne anlatmak istiyor?" Ancak, bu sorunun ardından harekete geçmek gerekir. Şefkatle yaklaşarak, tetiklenme anlarını gelişimimiz için bir dönüm noktasına dönüştürebiliriz. Kendimize alan tanıyıp şefkat göstererek, içsel dengemizi yeniden inşa edebiliriz.
Unutulmamalıdır ki, en uzun ve en derin ilişki kendimizle olan ilişkimizdir. Bunu sağlıklı bir temele oturtmak, hem kişisel mutluluğumuza hem de başkalarıyla olan bağlarımıza büyük katkı sağlar. Her gün kendimize şunu hatırlatmalıyız: "Kendi kıymetimi bilmek, iyileşmenin ilk adımıdır."
---
Kaynaklar:
1. Felitti, V. J., Anda, R. F., Nordenberg, D., Williamson, D. F., Spitz, A. M., Edwards, V., ... & Marks, J. S. (1998). Relationship of childhood abuse and household dysfunction to many of the leading causes of death in adults: The Adverse Childhood Experiences (ACE) Study. American Journal of Preventive Medicine, 14(4), 245-258.
2. Maté, G. (2003). When the Body Says No: Exploring the Stress-Disease Connection.
3. Church, D., & Brooks, A. J. (2014). The effect of emotional freedom techniques on stress biochemistry: A randomized controlled trial. Journal of Nervous and Mental Disease, 202(10), 763-770.
4. World Health Organization (2019). Depression and Other Common Mental Disorders: Global Health Estimates.