Gündoğdu Yıldırım
Köşe Yazarı
Gündoğdu Yıldırım
 

EDEBİYAT VE TARİH

  Bize hep şunu dediler: Edebiyat ile tarih arasındaki bağ sadece dilden ibarettir. Tarihin metin olarak yazılımı… Bu kadar! Bize göre tarih, savaşlar demekti. Tarihi kahramanlar yazardı. Kazananların tarihi… Kaybedenler ya da savaşanlar… Halk… Bakın tarih kitaplarına hep savaşlardan söz edilir. Sanki tarih savaştır. Yenenler ve yenilenler... Krallar, padişahlar, hanlar, hakanlar… İyi de tarih, kazananların, kaybedenlerin tarihi değil ki. Tarih, tüm yaşanmışlıklar demektir. Halk demektir. Tarih; toplumların, ekonomik, psikolojik, sosyolojik, siyasi, kültürel, ahlaki yaşanmışlıklarıdır; insanlık tarihinin serüvenidir. Tarih, kesinlikle bir savaştan ibaret değildir. Tarihi bir savaşa indirgemek, insanlık tarihine yapılmış en büyük haksızlıktır. O nedenle tarih, tarih kitaplarından öğrenilemez. Öğrenilmemiştir de… Tarih, edebi eserlerden öğrenilir! Bir İngiliz’i, bir Fransız’ı, bir İranlıyı, bir İsrailliyi öğrenebileceğin tek yer edebi eserlerdir. Son zamanlarda okuduğum kitaplardan öğrendiğim tek gerçek şu ki; aslında gerçek tarih romanlarda, öykülerde gizli. Bugün geçmişi merak ediyoruz. Geçmişten, gelecek çıkarımları yapıyoruz. “Geçmişini bilmeyen, geleceğini sağlıklı kuramaz.” diyoruz. 1071 yılı size neyi ifade ediyor? Türklerin, Bizanslılarla savaşını yani Malazgirt Savaşını… Malazgirt Savaşı, Türklerin Anadolu’ya girişi, demektir. Kazanan Selçuklulardır! O kadar… 1071 yılında Anadolu’da yaşam nasıldı? Ekonomisi, geliri, gideri; insan ilişkileri, toplumsal yaşamı… Bilgi yok! Ne var? Anadolu’ya Türklerin girişi; Anadolu’yu Türklerin yurt edinişi var. Emile Zola’nın “Germinal” romanından 1800’lü yıllardaki Fransa halkının tüm yaşam öyküsünü öğrenmek… Hem de tüm çıplaklığı ile… “Germinal” bir roman değil bir tarih… Kazanan, kaybeden; ölen, kalan yok. Halk var! Toplum var! Ülke var! Tolstoy’un “Diriliş” romanı, Rusların fotoğrafını çekmekte, o dönemin Rusya’sını tüm ayrıntısı ile bize anlatmakta… Charles Dickens, “İki Şehrin Hikâyesi” ile Fransa ile ve İngiltere’nin karşılaştırmasını yaparak; iki ülkenin toplumsal, siyasal, sosyolojik yapısını gözler önüne serer. Kıyas yapar. “Bin Muhteşem Güneş” kitabının yazarı Khaled Hosseini bize Afganistan’ı öğretir. ABD’yi, Jack London'unun romanlarından öğreniriz. Her roman, öykü bir tarihtir. Tarih, edebiyattan öğrenilir. Edebiyat, aynı zamanda tarih demektir.
Ekleme Tarihi: 02 Ekim 2024 - Çarşamba
Gündoğdu Yıldırım

EDEBİYAT VE TARİH

 

Bize hep şunu dediler: Edebiyat ile tarih arasındaki bağ sadece dilden
ibarettir.
Tarihin metin olarak yazılımı…
Bu kadar!
Bize göre tarih, savaşlar demekti.
Tarihi kahramanlar yazardı.
Kazananların tarihi…
Kaybedenler ya da savaşanlar…
Halk…
Bakın tarih kitaplarına hep savaşlardan söz edilir.
Sanki tarih savaştır.
Yenenler ve yenilenler...
Krallar, padişahlar, hanlar, hakanlar…
İyi de tarih, kazananların, kaybedenlerin tarihi değil ki.
Tarih, tüm yaşanmışlıklar demektir.
Halk demektir.
Tarih; toplumların, ekonomik, psikolojik, sosyolojik, siyasi, kültürel,
ahlaki yaşanmışlıklarıdır; insanlık tarihinin serüvenidir.
Tarih, kesinlikle bir savaştan ibaret değildir. Tarihi bir savaşa
indirgemek, insanlık tarihine yapılmış en büyük haksızlıktır.
O nedenle tarih, tarih kitaplarından öğrenilemez.
Öğrenilmemiştir de…
Tarih, edebi eserlerden öğrenilir!

Bir İngiliz’i, bir Fransız’ı, bir İranlıyı, bir İsrailliyi öğrenebileceğin tek
yer edebi eserlerdir.
Son zamanlarda okuduğum kitaplardan öğrendiğim tek gerçek şu ki;
aslında gerçek tarih romanlarda, öykülerde gizli.
Bugün geçmişi merak ediyoruz.
Geçmişten, gelecek çıkarımları yapıyoruz.
“Geçmişini bilmeyen, geleceğini sağlıklı kuramaz.” diyoruz.
1071 yılı size neyi ifade ediyor?
Türklerin, Bizanslılarla savaşını yani Malazgirt Savaşını…
Malazgirt Savaşı, Türklerin Anadolu’ya girişi, demektir.
Kazanan Selçuklulardır!
O kadar…
1071 yılında Anadolu’da yaşam nasıldı?
Ekonomisi, geliri, gideri; insan ilişkileri, toplumsal yaşamı…
Bilgi yok!
Ne var?
Anadolu’ya Türklerin girişi; Anadolu’yu Türklerin yurt edinişi var.
Emile Zola’nın “Germinal” romanından 1800’lü yıllardaki Fransa
halkının tüm yaşam öyküsünü öğrenmek…
Hem de tüm çıplaklığı ile…
“Germinal” bir roman değil bir tarih…
Kazanan, kaybeden; ölen, kalan yok.
Halk var!
Toplum var!
Ülke var!

Tolstoy’un “Diriliş” romanı, Rusların fotoğrafını çekmekte, o dönemin
Rusya’sını tüm ayrıntısı ile bize anlatmakta…
Charles Dickens, “İki Şehrin Hikâyesi” ile Fransa ile ve İngiltere’nin
karşılaştırmasını yaparak; iki ülkenin toplumsal, siyasal, sosyolojik
yapısını gözler önüne serer.
Kıyas yapar.
“Bin Muhteşem Güneş” kitabının yazarı Khaled Hosseini bize
Afganistan’ı öğretir.
ABD’yi, Jack London'unun romanlarından öğreniriz.
Her roman, öykü bir tarihtir.
Tarih, edebiyattan öğrenilir.
Edebiyat, aynı zamanda tarih demektir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanayerelhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.