Değerli okurlarım, bu hafta sizlerle paylaşmak istediğim konuyu bırakın yazmak, konuşmak dahi benim için kişisel olarak oldukça zor olmasına rağmen, birilerinin artık susmaması gerektiğine olan inancımdan ötürü müsaadenizle çocuk istismarlarından bahsetmek istiyorum…
Biliyorum ki hepimiz için duyduğumuzda kulak tırmalayan hatta mide bulandıran bir konu çocuk istismarları… Ancak dikkat ettiniz mi, doğada tüm canlılar fıtratını yerine getirirken sadece insan denilen canlıların bir kısmı fıtratlarını yerine getiremiyor. Fıtrat kelimesi, Arapça kökenli bir söz olup yaratılış mayası anlamına geliyor. Yaratılış mayası… Yani “mayası bozuk” diye halk arasında kullandığımız deyimin, bu çocuk istismarlarını gerçekleştirenlere ne kadar da yakıştığına dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bu noktada, son zamanlarda sıklıkla duyduğumuz bir kavram olan “pedofili” kavramına da gelin yakından bir göz atalım…
Türk Dil Kurumu’na göre pedofili, sübyancılık olarak belirtilmiştir. Sübyancı ise; küçük kız ya da erkek çocuklarla cinsel ilişkiye girmeyi seven kimse demektir. Bana göre de apaçık “sapık” demektir! Bu kavramlardan hayatımıza dahil olan pedofili kelimesinin açık bir başka tanımı ise; belirli yaştaki bir kimsenin ergenlik öncesi çocukları cinsel açıdan çekici bulması ve cinsel eğiliminin çocuklara yönelik olmasına neden olan psikoseksüel rahatsızlık.
Tanımlar böyle, ancak gerçek hayattan bu kalıplarla açıklanmaya çalışılan çocuk istismarı konusu, bu kalıpların çok ötesinde ve bana göre çocukların ruhlarını parçalayan bambaşka anlamlara sahip olmaktadır. Hayatta hassas olduğum en temel iki konu vardır ki; biri vatan, ikincisi de bu çocuk istismarları… O yüzden kalemime hâkim olamayıp biraz keskinleştirirsem şimdiden belirtmemde fayda var.
Bir sapığa sadece pedofili deyip geçince sizce konu kapanmış mı oluyor? Yani bu, ömrü boyunca hiçbir zaman oluşturulan yarayı içinden ve benliğinden atamayacak olan çocuklar için de yatıştırıcı bir kavram mı olmuş olacak? Peki, ruhu örselenen tacizlere ve tecavüzlere maruz kalan küçük bedenlerin yetişkin olduklarında dahi beyinleri temizlenene kadar bu onulmaz yükten kurtulamayacaklarını hiç duymuş muydunuz? İşte bu yüzden yapılan bu özellikle ruh yaralanmalarının tek bir kavram altında yumuşatılarak ifade edilmiş olmasını anlamlandıramıyorum. Pedofili değil, sapıklık! Bunu yüksek sesle söylemek bize mi zarar verir, yoksa başka kavramlarla yumuşatarak halk dilinde kanıksatmak o yaralanmış çocuk ruhlarına mı zarar verir?
Siz adına ne derseniz deyin ama ben apaçık sapıklık demekten vazgeçmeyeceğim… Fıtrat ve yaratılış konusuna gelince, sapık zihniyetler o şekilde yaratıldığı için öyle davranıyor gibi bir karşı savunma olmaması adına tekrar etmekte fayda görüyorum. Çoğumuz inançlı insanlarız ve Allah’ın kimseyi; “Bu sapık olacak, bu hırsız olacak!” ya da “Bu iyi biri olacak!” gibi yaratılıştan kötü ya da iyi yaratmadığını biliyoruz. İnsanlara irade ve kesin kader vermiş olan yaratıcımız, “Sapık olun, fıtratınızın dışına çıkın!” da demiyor biliyorsunuz…
Tüm bunlarla birlikte, belgesel izleyen biri olarak hiçbir zaman herhangi bir hayvanın, hazır hissetmeyen; yani çiftleşme erginliğine erişmemiş bir genç yavruya tecavüz ettiğini, onu taciz ettiğini hiçbir zaman görmedim. Demem o ki; doğadaki tüm canlılar fıtratını yerine getirerek yaşamaya çalışırken yalnızca birtakım sözümona insan denilen canlılar neden insan olmanın en temel mihenk taşı olan vicdanlı olma fıtratını yerine getiremiyor?
Bu sorumun ardından Perşembe itibariyle gireceğimiz mübarek üç aylarımızı ve Regaip Kandilinizi en içten dileklerimle kutluyorum. Bu vesileyle de pedofili denilen sapıklık ve sapkınlıkların da son bulması dileğimle diyerek bu ağır konuyu, ağrımıza giden ruh yorgunluğumuzla sonsuza dek kapamayı umuyorum…