Değerli okurlarım, öncelikle yorumlarınızla sunduğunuz destekleriniz için hepinize ayrı ayrı teşekkürlerimi ve saygılarımı sunarak başlamak istiyorum.Gurur ve onur duyuyorum tüm samimi yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Umarım sevgi ve saygınıza her zaman layık olabilirim.
Bu haftaki konumuz hepinizin de tahmin edebileceği gibi, hayvan katli yasasının bugün itibariyle meclisten oy çoğunluğu neticesinde kabul görmesi değerli okurlarım… Yasanın adı o değil diyenler olursa da bu apaçık bir katletme ve adı da hayvan katli… Ayrıca haksızlıklara karşı susmak da her şeyden önce kalemime ihanet…
O yüzden bu konu maalesef ki üstü kapatılabilecek ya da olmamış gibi görmezden gelinebilecek bir konu değil bana göre.
Öncelikle Müslüman bir Türk ailesi olduğumuz unutulmasaydı keşke… Bakın yine “keşke” demek zorunda kaldım… İnançlı insanlar olarak bu hayvan katli yasası için ne desek ne kadar konuşsak da yine de yasanın kabulünü geri çevirememiş olmanın derin üzüntüsü içindeyim. Bundan dolayı dilim biraz keskin gelirse siz değerli okurlarımın affına sığınıyorum şimdiden. Günlerdir kocaman insanlara ki hepsi beş vakit namaz kıldığını, kimse sormadan daha, uluorta dile getirmekten çekinmeyen kişiler olmasına rağmen anlatamadık, hayvan katlinin günah olduğunu! Anlatamadık, sokakta yaşayan ve yaşamak zorunda bırakılan dostlarımızın Allah’ın sessiz kulları olduğunu… Ve esas en önemlisi hangi hayvan olursa olsun, günde beş bin kere Allah’ı zikrettiğini ve onlara yardım etmenin belki de bize gerçek dünya için sevap kazandıracağını…
Sevap kısmını Allah bilir de Allah bize insan olmanın en güzel ayrıcalığı olan vicdan olgusunu bahşetmemiş miydi? O dilsiz kullar katledilirken çığlıklarını duymamak için kulaklarımızı hangi tıkaçlarla kapatacağız ya da vicdanlarımızı...
O kadar gerginim ki bu konuda, hiçbir kelime hislerimi anlatmak için yeterli gelmiyor! Açık söyleyeyim, önceden benim de sokakta yaşayan köpeklerden çekincem vardı. Sebebini müsaadenizle paylaşayım; kardeşime sokakta oynarken gözümün önünde bir köpek saldırmıştı. Henüz on bir yaşındayken dahi köpeğin saldırmasından köpeği suçlayacak vicdansızlığa o yaşta dahi sahip değildik, hatırlıyorum. Saldıran köpek, üstelik sokakta da yaşamıyordu. Yani şimdikilerin başıboş dediği bir köpek de değildi. Saldıran köpek, komşunun, uzun bir zincirle bağlı tuttuğu bir Alman Kurduydu. Ona rağmen kardeşime kızmıştım, köpeği kışkırttığı için. Bu bahsini ettiğim olay, saldırıya uğrayan ben olmadığım halde bende de uzun süre köpeklere yaklaşamama sorunu yaratmıştı. Bunun üzerine rahmetli babamsa, kardeşimle bende oluşan bu korkuyu sonlandırmak için evimize dünya tatlısı bir yavru köpek getirmişti. Kontes… Onun hayatımıza girmesiyle sorumluluğu öğrenip onun muhtaç bakan gözlerini görünce de ellerimizle yedirip içirdikten sonra, ilerleyen dönemlerde sokakta yaşayan dostlarımızdan çekinmek yerine, taşındığımız her yerde birbirinden özel hayvan dostlar edinebilmiştik.
Demem o ki hemen herkes hayatının bir döneminde; önceden kışkırtıldığı için, aç bırakıldığı için, gerekli özen gösterilemediği için psikolojisi bozulan köpeklerle karşılaşmış olabilir. Ancak bu demek değildir ki tüm sokak hayvanları saldırgan! Böyle bir genelleme yapmak nasıl açıklanır? Yani insan görünümlü birçok mahlûkat; çocuklara, kadınlara, hayvanlara ve doğaya zarar veriyor diye, tüm insanlar suçludur diyebilir miyiz? Elbette hayır!
Bunlarla birlikte dini bütün olduğumu iddia edemem ama çok şükür ki namaz kılıp Kur’an okumak nasip oldu. Ancak günlerdir hayvanlara zarar vermenin günah olduğunu, dinî bütün olduklarını iddia eden kişilere maalesef ki anlatamadık! Çok yazık!
Şu dönemde şunları konuşuyor olmaya da bir o kadar yazık, değerli okurlarım! Bir de “başıboş” ifadesi kullanılmıştı, hatırlarsınız. Ben ülkeye kaçak yollarla gelip vatandaşlık alarak kendi öz milletimizden daha değerli tutulanların közlerinin bitmemesi ve hayvan katlinin yasalaştırılması ve de ekonominin yokuş aşağı yuvarlanmasından başka bir başıboşluk hatta başıbozukluk görmüyorum. Siz ne dersiniz, bir o canlar mı fazla geldiler dünyaya? Fazla geldiler de sığdırılamadılar mı yoksa onların o melek ruhları bunca kötülük ve başıbozukluk arasında esas insan denilen kişilerle aynı yerde kalmaya mı fazla geldi? Ne de olsa çirkin ruhlara, güzel ruhları anlayıp sevmelerini beklemek, beklentiyi maalesef yüksek tutmak olacaktı… Sevgiyle kalın değerli okurlarım…