Hiç düşündünüz mü, çevremizde gün geçtikte “normal” kabul ettiğimiz aslında temelinde “anormal” olan ne kadar çok durum ve olay hayatlarımıza girdi? Son birkaç yıldır pek çok medyadan duyar olduk aslında bu sözünü ettiğim normal anormallikleri. Buna detaylı bakabilmek vaktiniz varsa da biraz yakından irdeleyebilmek için tüm bu normal anormalliklerin çıkış yılı olan 2020’ye gidelim isterseniz.
Bana göre her şey pandemi döneminin başlamasıyla birlikte yani hiçbirimizin unutamayacağı 2020 yılında, “normal anormallikler” miladını vermiş oldu. Çok uzun zaman geçmemiş olmasına rağmen şu an hemen hepimiz o çok korkusunu yaşadığımız pandemi dönemini, “normal” olarak çoktan kabullendik bile. Aşıların yapılması ve evde kalma gibi pek çok yeni normallerimiz ile toplumsal bağışıklık kazanmamızın ardından başladı tüm normal anormalliklerimiz.
Öncelikle bitti artık kurtulduk, yendik seni “Corona” diye sevinirken aslında ne olduysa ondan sonra olmaya başladı bana göre. Herkesin dilinde bir “yeni normal düzen” olarak duyduğumuz bu anormal normallik başlangıçları, şimdilerde yeni virüs salgınını duymamıza dahi etki etmemişe benziyor. Yalnızca ülkemizde değil, tüm dünyada ilk etaplarda büyük bir korku ve paniğe neden olan bu küçücük öldürücü güç, şimdilerde “bu da geçer arkadaş, boş ver üzülme!” nağmelerini mi akla getiriyor, yoksa gerçekten artık normal anormalliklerin girdabına mı sıkışıyoruz orasına siz karar verin!
Bunun yanında daha üzerinden bir yıl geçmediği halde, 11 ilimizde bir gecede yaşadığımız ve tüm ülkemizi yasa boğan 6 Şubat depremini de hatırlatmak istiyorum. Adana’da yaşayan biri olarak ben de 6 Şubat gecesine art arda sarsıntılarla uyanıp ölümün her an yanı başımızda durduğunu acı bir tecrübeyle de olsa anımsamış olanlardanım.
Buna rağmen, üzerinden iki ay bile geçmemişken yine aynı ülkemizi bir başka telaşların sardığını da hiçbirimiz inkâr edemeyiz elbette. İşte bu noktada da karşımıza yine “normale dönmek” diye duyduğumuz bu anormallik örneklerimizden biri daha çıkmış oldu. Bu örnekler sadece en yakın zamanlarda ülkece elbette ki milli birlik duygumuzla birlikte aşmaya çalıştığımız yeni gelişmelere karşı uyumlanma ya da uyum sağlama çabasıydı. Ancak siz de fark ettiniz mi, ne kadar çabuk girebiliyoruz “normal anormallikler” uyum sürecimize?
Tüm bunların yanında yalnızca olumsuzluklardan sıyrılabilme çabamız da değil, bu normalleşme dediğimiz dönemimiz aslında. Dikkatimi çekiyor ve söylemeden de geçemiyorum ki biz bu yeni dönemde kişiliklere yapılan saygısızlıkları da normalleştiriyoruz sanki.
Tabi bir de her ne yapılırsa yapılsın “tekim, özelim” gibi yüksek ego sorunlarının baş gösterdiği, eleştirilerin yalnızca “olumsuz eleştiri” olarak algılandığı ve bunların da bahsettiğim “normal anormallikler” içerinde yer alan bir başka sosyal rahatsızlık belirtisi olduğunu da eklemeden geçemeyeceğim. Peki siz ne düşünürsünüz?