Toplumumuzun durakta, asansörde, hastanede, yemekhane, postane ve pastane gibi
yerlerde sıra bekleme konusundaki sabırsızlığı dikkat çekicidir. Neden sıra beklemek bu kadar
zor geliyor? Acelemizin sebebi nedir?
Yazıma bir anekdotla başlamak istiyorum. Alışverişimi yapıp, kasada ödeme sırasına
girdim. Önümde bekleyen bir aile, başka bir kasaya geçince bana daha çabuk sıra geldi.
Ödememi yaparken, bir anda sert bir ses duydum. Diğer kasaya geçen müşteri, tekrar geri
dönerek aldığı ürünleri sinirle benim kasama bırakıvermişti. Sonrasında müşteri, kasiyere sert
bir şekilde çıkıştı: “ Hani işlem uzundu? Beni diğer kasaya gönderip, benden sonra geleni
aldınız!“ diye şikayet etti. Kasiyer ise sakin bir şekilde, “Efendim ürün değişimi yaptığım için
bekleyebileceğinizi söyledim. İsterseniz diğer kasaya gidebileceğinizi de belirtmiştim.“ diye
yanıt verdi. Anlaşılan, işlem beklenenden erken bitince sıra bana gelmişti. Oysa fark etseydim
elbette “Sıra sizde” derdim. Kendi kendime suçlandım.
Benzer durumlar yemek kuyruklarında da yaşanır. Yemekhane kapısında öğrenciler
koşar adım sıraya girerken, arkada kalanlar arkadaşlarıyla konuşur gibi yapıp hemen sıraya
dahil olur. Durumu fark edenler bağırıp çağırır, çıkan tartışmada sıra ihlali yapan öğrenci
mecburen arka tarafa geçer. Ancak yemeği erken almak ile geç almak arasında yalnızca
dakikalar fark eder. Değer mi bunca hengameye?
Sıra konusu en çok hastanelerde ciddi bir mesele haline gelir. Zar zor alınan
randevular ve bekleme süresi, hasta psikolojisini sabırsızlaştırır. Herkes biran önce muayene
olmak ister. Doktor geciktiğinde ise gerilim artar. Muayene sırasında işlem uzadığında,
bekleyen hastalar, içeride kimse olmadığını sanarak kapıya yüklenir. Bu durum yalnızca
sabırsızlık değil, içerideki hastanın mahremiyetinin ihlali anlamına gelir. Daha kötüsü, sıra
kavgalarının kimi zaman doktorlara şiddet, hatta cinayetle sonuçlanmasıdır. Sıra, yalnızca bir
düzen değil, aynı zamanda insani bir sabır ve saygı meselesidir.
Nedir insanımızdaki bu sabırsızlık ve başkasının hakkına karşı duyarsızlık? Saygı
göstermek ve empati kurmak gerçekten bu kadar zor mu? Neden bu kadar benciliz? Karşı
taraftan beklediğimiz anlayışı, konu kendimiz olunca bir anda unutuyoruz.
Gelişmiş ülkelerde sıra hassasiyeti çok yüksektir. Sırayı bozan ya da ihlal eden,
diğerleri tarafından hemen nazikçe uyarılır. Bağırıp çağırmadan yapılan bu uyarılar, genelde
itiraz edilmeden dikkate alınır. Artık bizim ülkemizde de sıra ihlallerine daha fazla dikkat
edilir oldu.
Çoğunluğun uymadığı kurallar, kurallara uyanları zorlar ve zamanla onlarında
umutlarını tüketir. Uyanlar azınlıkta kalınca, bu durum daha da ağır gelir. Bir an gelir, iç
geçirir ve “Enayi miyim ben?” diye düşünürsünüz. Böylece, yanlış bir davranış yaygın olsa
bile olsa sürüp gider.
Ailede başlayan eğitim, çocuk okula başladığında ve topluma karıştığında da devam
eder. Çocuk gözlemlediği davranışları öğrenir ve adeta bir rol model alarak yanlışı doğru gibi
benimsemeye devam eder.
Her birey, öncelikle kendinden sorumludur. Bireylerin davranışlarında olumlu
değişimler gerçekleştiğinde, toplum da bu değişimden olumlu şekilde etkilenecektir. Ayrıca,
karşılaştığımız yanlış davranışları nazik ve yapıcı bir şekilde uyararak önlemeye çalışmak, bu
tür davranışların devam etmesini engelleyecektir.