Mustafa Uğur Akça
Köşe Yazarı
Mustafa Uğur Akça
 

6 Şubat Depremlerinin Konuşulmayanları; Şehir ve Bölge Plancıları

6 Şubat Depremlerinin Konuşulmayanları; Şehir ve Bölge Plancıları             6 Şubat depremlerinin üzerinden neredeyse tam 2 yıl geçti. Bir depremzede, bir arama kurtarma gönüllüsü, bir Şehir ve Bölge Plancısı, hepsinden ziyade bu acılara ortak olmuş bir vatandaş olarak bu yazıyı kaleme alıyorum. 6 Şubat depremlerinde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızın, arkadaşlarımızın, ailelerimizin ruhları şad olsun. Depremlerin anma etkinlikleri, çalıştayları, bilim kurulları, eylem planları gibi çalışmalarında çok değerli, kıymetli hocalarımızı, meslek büyüklerimizi görüyor ve dinliyoruz lakin bu kıymetli hocalarımız, meslek büyüklerimiz arasında Şehir ve Bölge Planlama bölümünü temsilen katılan hocalarımız ve meslek büyüklerimizin olmaması beni ziyadesiyle üzmekte ve tedirgin etmekte. Neden bu kadar tedirginlik ve üzüntü? Öncelikle “imar” kavramını ele alalım. İmar kavramı Türk Dil Kurumunda “bayındırlık” olarak karşımıza çıkmakta. Bayındırlık ise bir yerin insan yaşamı için uygun hale getirilmesi, yapılaşma, şehirleşme demek. Bu kavrama göre bir yerin yaşam alanı için oluşturulmasında doğrudan “imar’a (imar planlarına)” ihtiyacımız var. Peki mevzuatımızda imar planları nasıl karşımıza çıkıyor; 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8.Maddesinde; “İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır.” İbaresi yer alır. Bu ibareye ek olarak ilgili kanunun 5. Maddesinde; “Nazım İmar Planı; (Değişik:29/11/2018-7153/10 md.) varsa bölge planlarının mekâna ilişkin genel ilkelerine ve varsa çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklüklerini, nüfus yoğunlukları ve eşiklerini, ulaşım sistemlerini göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, plan hükümleri ve raporuyla beraber bütün olan plandır. Uygulama İmar Planı; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır.” ibareleri yer almaktadır. Mevzuatımızda imar planlarını kimin yapacağı ve alması gereken eğitimler açıkça belirtilmiştir. Plan Yapımını Yükümlenecek Müelliflerin Yeterliliği Hakkında Yönetmeliğin 6.Maddesi’nde Müelliflerin Öğrenim Niteliği başlığı altında; Plânlama işlerini üstlenecek müelliflerde, yükseköğretim kurumlarının Şehir ve Bölge Plânlama Bölümlerinden lisans eğitimini tamamlayarak mezun olmak şartı aranır. Yurt dışında öğrenim görenlerin bu öğrenimlerinin ve aldıkları derecelerin, yurt içinde görülen öğrenim ve alınan derece ile eş değerde olduğunun yetkili makamlarca onaylanmış olması şarttır.” İbaresi yer almaktadır. Mevzuatımızın geneline baktığımızda imar planlarını sadece Şehir ve Bölge Plancılarının yapabildiğini açık ve net bir şekilde görmekteyiz. Sormamız gereken soru net. Şehir ve Bölge Plancıları olmadan bir şehri, bir bölgeyi hatta bir ülkeyi ilgilendiren bir doğal afete karşı hazırlıklı olmak, etkilerini azaltmak ve mekânsal kararları sağlıklı verebilmek, nasıl düşünülebilir? Şehir ve Bölge Plancısı olmadan kiminle nasıl kenti, bölgeyi konuşacak, çözüm üreteceksiniz? Bina, kolon, kiriş, fay hattı tartışmamız artık anlamsızdır. Beton yapılar inşa ederek kent kuramazsınız. Deprem öncesi ve deprem sonrası faaliyetler planlama ile çözülmelidir aksi takdirde uzun vadede daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağız. Şehir ve Bölge Planlama disiplinlerarası bir faaliyet alanıdır. Bu faaliyet alanını görmezden gelirseniz şehir yerine betonlarla örülmüş yaşamayan, nefes almayan, çevresiyle bütünleşememiş, sosyal ve teknik altyapı sorunlarıyla baş edilemeyen sadece bir mekân yaratmış olursunuz. Bu mekân kısa vadede sorunları çözecek gibi görünsede orta ve uzun vadede şehircilik ilkeleri ile bağdaşmadığı gerekli analiz ve sentezlerin yapılmadığı, planlanmadığı için kullanılmayan âtıl bir beton kütlesi olarak kalmaya mahkumdur. Bir Şehir ve Bölge Plancısı olarak yineleyerek belirtmek isterim ki; Şehir ve Bölge Plancısı; kentlerin planlı ve düzenli gelişmesinin sağlanması için öneriler oluşturan ve bu önerileri uygulamaya geçiren uzman kişidir. Bir kenti, bir bölgeyi konuşurken, planlarken, sorunlarını ortaya koyarken, çözüm üretirken Şehir ve Bölge Planlama faaliyet alanına başvurulmadan alınan kararlar yetersiz kalacak, devam eden süreçlerde daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalınacaktır. Şehir ve Bölge Planlama faaliyet alanını görmezden gelerek atılacak her adım felakete atılan bir adımdır. Tarih bunun izleri ile doludur. Ve ne yazık ki ülke olarak bizzat şahit olduk Şehir ve Bölge Planlama diye disiplinlerarası bir faaliyet alanı var. Ve bu meslek rant odaklı, oy odaklı bir meslek değil, siyaset üstü bir meslektir. Bu mesleğin meslek etikleri arasındaki en önemli iki kavramı “Halka Hizmet” ve “Kamu Yararı” dır. Şehir ve Bölge Planlama mesleğine başvurulmadan bir kentin afetlere karşı bir yaşam alanı sunması, nitelikli, sosyal donatısı yüksek, kamusal alanlara sahip, teknik altyapısı güçlü bir kent olması BEKLENEMEZ. Saygılarımla.                                                                                                            Mustafa Uğur AKÇA  Şehir ve Bölge Plancısı  
Ekleme Tarihi: 29 Ocak 2025 - Çarşamba
Mustafa Uğur Akça

6 Şubat Depremlerinin Konuşulmayanları; Şehir ve Bölge Plancıları

6 Şubat Depremlerinin Konuşulmayanları; Şehir ve Bölge Plancıları


            6 Şubat depremlerinin üzerinden neredeyse tam 2 yıl geçti. Bir depremzede, bir arama kurtarma gönüllüsü, bir Şehir ve Bölge Plancısı, hepsinden ziyade bu acılara ortak olmuş bir vatandaş olarak bu yazıyı kaleme alıyorum.

6 Şubat depremlerinde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızın, arkadaşlarımızın, ailelerimizin ruhları şad olsun.

Depremlerin anma etkinlikleri, çalıştayları, bilim kurulları, eylem planları gibi çalışmalarında çok değerli, kıymetli hocalarımızı, meslek büyüklerimizi görüyor ve dinliyoruz lakin bu kıymetli hocalarımız, meslek büyüklerimiz arasında Şehir ve Bölge Planlama bölümünü temsilen katılan hocalarımız ve meslek büyüklerimizin olmaması beni ziyadesiyle üzmekte ve tedirgin etmekte. Neden bu kadar tedirginlik ve üzüntü?

Öncelikle “imar” kavramını ele alalım. İmar kavramı Türk Dil Kurumunda “bayındırlık” olarak karşımıza çıkmakta. Bayındırlık ise bir yerin insan yaşamı için uygun hale getirilmesi, yapılaşma, şehirleşme demek. Bu kavrama göre bir yerin yaşam alanı için oluşturulmasında doğrudan “imar’a (imar planlarına)” ihtiyacımız var. Peki mevzuatımızda imar planları nasıl karşımıza çıkıyor;

3194 sayılı İmar Kanunu’nun 8.Maddesinde; “İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır.” İbaresi yer alır. Bu ibareye ek olarak ilgili kanunun 5. Maddesinde; “Nazım İmar Planı; (Değişik:29/11/2018-7153/10 md.) varsa bölge planlarının mekâna ilişkin genel ilkelerine ve varsa çevre düzeni planlarına uygun olarak halihazır haritalar üzerine, yine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak çizilen ve arazi parçalarının; genel kullanış biçimlerini, yerleşme alanlarının gelişme yön ve büyüklüklerini, nüfus yoğunlukları ve eşiklerini, ulaşım sistemlerini göstermek ve uygulama imar planlarının hazırlanmasına esas olmak üzere düzenlenen, plan hükümleri ve raporuyla beraber bütün olan plandır.

Uygulama İmar Planı; tasdikli halihazır haritalar üzerine varsa kadastral durumu işlenmiş olarak nazım imar planı esaslarına göre çizilen ve çeşitli bölgelerin yapı adalarını, bunların yoğunluk ve düzenini, yolları ve uygulama için gerekli imar uygulama programlarına esas olacak uygulama etaplarını ve diğer bilgileri ayrıntıları ile gösteren plandır.” ibareleri yer almaktadır.

Mevzuatımızda imar planlarını kimin yapacağı ve alması gereken eğitimler açıkça belirtilmiştir. Plan Yapımını Yükümlenecek Müelliflerin Yeterliliği Hakkında Yönetmeliğin 6.Maddesi’nde Müelliflerin Öğrenim Niteliği başlığı altında; Plânlama işlerini üstlenecek müelliflerde, yükseköğretim kurumlarının Şehir ve Bölge Plânlama Bölümlerinden lisans eğitimini tamamlayarak mezun olmak şartı aranır. Yurt dışında öğrenim görenlerin bu öğrenimlerinin ve aldıkları derecelerin, yurt içinde görülen öğrenim ve alınan derece ile eş değerde olduğunun yetkili makamlarca onaylanmış olması şarttır.” İbaresi yer almaktadır.

Mevzuatımızın geneline baktığımızda imar planlarını sadece Şehir ve Bölge Plancılarının yapabildiğini açık ve net bir şekilde görmekteyiz.

Sormamız gereken soru net. Şehir ve Bölge Plancıları olmadan bir şehri, bir bölgeyi hatta bir ülkeyi ilgilendiren bir doğal afete karşı hazırlıklı olmak, etkilerini azaltmak ve mekânsal kararları sağlıklı verebilmek, nasıl düşünülebilir?

Şehir ve Bölge Plancısı olmadan kiminle nasıl kenti, bölgeyi konuşacak, çözüm üreteceksiniz? Bina, kolon, kiriş, fay hattı tartışmamız artık anlamsızdır. Beton yapılar inşa ederek kent kuramazsınız. Deprem öncesi ve deprem sonrası faaliyetler planlama ile çözülmelidir aksi takdirde uzun vadede daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağız.

Şehir ve Bölge Planlama disiplinlerarası bir faaliyet alanıdır. Bu faaliyet alanını görmezden gelirseniz şehir yerine betonlarla örülmüş yaşamayan, nefes almayan, çevresiyle bütünleşememiş, sosyal ve teknik altyapı sorunlarıyla baş edilemeyen sadece bir mekân yaratmış olursunuz. Bu mekân kısa vadede sorunları çözecek gibi görünsede orta ve uzun vadede şehircilik ilkeleri ile bağdaşmadığı gerekli analiz ve sentezlerin yapılmadığı, planlanmadığı için kullanılmayan âtıl bir beton kütlesi olarak kalmaya mahkumdur.

Bir Şehir ve Bölge Plancısı olarak yineleyerek belirtmek isterim ki;
Şehir ve Bölge Plancısı; kentlerin planlı ve düzenli gelişmesinin sağlanması için öneriler oluşturan ve bu önerileri uygulamaya geçiren uzman kişidir.

Bir kenti, bir bölgeyi konuşurken, planlarken, sorunlarını ortaya koyarken, çözüm üretirken Şehir ve Bölge Planlama faaliyet alanına başvurulmadan alınan kararlar yetersiz kalacak, devam eden süreçlerde daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalınacaktır. Şehir ve Bölge Planlama faaliyet alanını görmezden gelerek atılacak her adım felakete atılan bir adımdır. Tarih bunun izleri ile doludur. Ve ne yazık ki ülke olarak bizzat şahit olduk Şehir ve Bölge Planlama diye disiplinlerarası bir faaliyet alanı var. Ve bu meslek rant odaklı, oy odaklı bir meslek değil, siyaset üstü bir meslektir. Bu mesleğin meslek etikleri arasındaki en önemli iki kavramı “Halka Hizmet” ve “Kamu Yararı” dır. Şehir ve Bölge Planlama mesleğine başvurulmadan bir kentin afetlere karşı bir yaşam alanı sunması, nitelikli, sosyal donatısı yüksek, kamusal alanlara sahip, teknik altyapısı güçlü bir kent olması BEKLENEMEZ.

Saygılarımla.

                                                                                                           Mustafa Uğur AKÇA

 Şehir ve Bölge Plancısı
 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve adanayerelhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.