Kıymetli okurlarım, bu hafta hepinizin bildiği gibi yine dolu dolu bir gündem geçirdik. En başta millî takımımızın EURO 2024’te Merih Demiral’ın ilk dakikalarda başlattığı gol sevinciyle birlikte çeyrek finale yükseldik. Sevincimizi hep birlikte yaşamaya çalışırken de Türklüğümüzün iki bin yıllık simgesi olan Bozkurt işaretini gol sevinciyle yaşayan ve yaşatan Merih Demiral, maalesef ki çeyrek finale taşıdığı takımımızda iki maç boyunca, sırf bu işaretimizi yaptığı için de ceza aldı ve oyunda yer alamadı.
Şimdi doğrudan konuya girdiğimin farkındayım ama ne yazsam ne kadar acele etsem de yine de bu konudaki haklı öfkemi bastıramamış olmama verin lütfen.
Bozkurt işareti, iki bin yıllık bir geçmişe sahip. Öyle ki ilk Türk tarihi boyları, birbirlerini herhangi bir çorak arazide gördüklerinde bahsettiğimiz Bozkurt işaretini, at üstünde, uzak mesafelerden dahi göstererek kendilerinin de Türk olduğunu ifade etmek için de kullanmışlardı. Bu noktada, belirli bir partiye ya da belirli bir zümreye değil, sadece Türk birliği sembolü olarak kullanıldığını belirtmekte fayda görüyorum. Ancak Merih Demiral, gol sevinciyle bu millî işaretimizi yaptığı için ceza almış oldu. Üstelik daha öncesinde, Hollanda’nın simgesi olan aslana ithafen aslan pençesi yapan Weghorst ile Türklüğü simgeleyen Bozkurt işaretini yapan Merih Demiral arasında hiçbir fark yoktu. Aslan simgesi yapan Weghorst ceza almazken sizce neden bizim çocuklar için bu denli bir sorun haline gelmişti işaretimiz?
İşte bizler de tam olarak bu sebepten ötürü hep birlikte gerek sokaklarda gerekse sosyal medya mecralarında sesimizi duyurmaya çalıştık. Amacımızsa, sadece neden Bozkurt işareti kullandığımızı anlatmaya çalışmaktı. Merih Demiral’ın cezası için çözüm bulmuş olamasak da millî birlik duygularımızın yeniden harekete geçmiş olması, diğer yandan gururlu bir tesellimiz oldu diyebilirim. Haksız bir ceza uygulanmış olması, biz Türklerin asla evcilleştirilemeyecek bir simge olan kurt ve neden Bozkurt işareti kullandığımızı da bir kez daha tüm dünyaya göstermiş oldu bana göre…
Gel gelelim çeyrek finale çıkan millî takımımız, ne yazık ki Hollanda karşısında 2-1 mağlup bir skor almış oldu. Ancak kimilerine göre kaybettiğimiz sanılan maç, aslında maçtan çok daha fazlasını kazandığımızı gösterdi bana göre… Skor artık önemli değil kıymetli okurlarım, esas başarımız ve zaferimiz, tüm dünyaya millî birlik bilincimizin bir kez daha kanıtlanmış olması oldu! Dünyanın dört bir yanından çeyrek final maçına katılan Türk kardeşlerimiz, al bayrağımızı dalgalandırarak bizlere apayrı bir gurur da yaşatmış oldular.
Bizim çocuklar aslında en büyük galibiyeti kazandırdılar ülkemize. Neden mi? Çünkü birimiz hepimiz, hepimiz birimiz içindir bizler için… Çünkü tek bir Türk kardeşimize yapılan haksızlık, aslında hepimize birden yapılmış kabul ettiğimiz için… Çünkü tüm dünyanın ekranlara kilitlendiği bir maçta, Bozkurt işaretini maça gelen tüm kardeşlerimizin yapmasıyla da yine millî birlik gücümüzü hiç konuşmaya gerek dahi kalmadan gösterebilmiş olduğumuz için…
O yüzden kaybetmedik, kaybetmeyeceğiz kıymetli okurlarım! Bizler, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaş Atatürk milliyetçileri olarak, birlikte daha güçlü olduğumuzu en beklenilmeyen anlarda dahi diriltebilen şanlı bir aileyiz! Canınız sağ olsun bizim çocuklar! Canımız sağ olsun Büyük Türk Ailemiz! Sözlerimi noktalarken Atamızın sözleriyle daha nice birlikte kutlu zaferlere diyorum; “Ne Mutlu Türküm Diyene!” sevgiyle kalın değerli okurlarım…