Kıymetli okurlarım hem yorgun hem argın bir haldeyiz. İşsizlik, yoğun geçen sınavlar, ekonomik sıkıntılar, uluslararası bitmek bilmeyen savaşlar tüm bunların yanı sıra bireyler arasındaki kıskançlık, saygısızlık hatta en çok da hadsizlik…
Sıraladığım ve eminim ki sizlerin de ekleyebileceği bu tip sorunlardan biraz olsun sıyrılabilmek için zaman zaman kendimizi ve ruhumuzu dinlendirip dinlemeye ihtiyaç duyuyoruz.
Bitmek bilmeyen kış mevsiminin ardından biraz da olsa nefes alabilmek için geçen hafta sonu küçük bir Ankara turu yaptım. Dört aylık bebeğimle birlikte birkaç yeri ziyaret etme fırsatım oldu.
İlk ziyaret yerim, Yunus Emre’nin hocası Tapduk Emre’nin türbesi… Anadolu’nun birkaç yerinde dergâhı olan Tapduk Emre’nin Ankara’daki türbesini,fırsatınız olursa, sizlerin de görmesini öneririm.
Ankara’nın Nallıhan ilçesine bağlı olan türbeyi her gün birçok insan ziyaret ediyor. Türbe yolu; ağaçlarla çevrili patika yolları andırıyor. Doğayla iç içe olan türbe yolu, insanlara ta yolun başındayken huzur vermeye başlıyor. Emre Sultan Köyü’nün hemen ardındaki türbeye ulaşmak için tek tek onlarca basamak çıkmak gerekiyor. Yunus Emre’nin ayrı ayrı sözleri, türbeye çıkan basamaklarda yer alıyor. Sanki her şey, Tapduk Emre ile Yunus Emre’yi “bir görün (aynı görün)” denilmiş gibi bir dizayn içinde bizleri karşılıyor.
İlk basamaklarda, Tapduk Emre’nin en çok önemsediği, “hoşgörü” yaklaşımını anlatan:
“Elif okuduk ötürü
Pazar eyledik götürü
Yaradılmışı hoş gördük
Yaradandan ötürü…”
Bugün belki de birçoğumuzun uzak olduğunu düşündüğü, “hoşgörü” ne güzel anlatılmış öyle değil mi?
“Tapduk’un tapusunda,
Kul olduk kapısında,
Yunus miskin çiğ idik,
Piştik elhamdülillah!”
Her basamakta adım adım yazılan sözler, adım adım ulaşılmak istenen kişiyi, kendisini gerçekleştirebileceği zirveye de taşımış oluyor. Tüm bu hem yorgun hem de argın olduğumuz günlerde bizlere ışık oluyor… Manevi huzurla şifaya ulaşmak isteyen ve Nallıhan’a yolu düşen herkesin ziyaret etmesini dilerim.
Türbenin giriş kapısı küçük olarak tasarlanmış ki içeri giren herkes saygıdan eğilerek kapıdan giriş yapmış oluyor. Ayrıca kibir ve tüm statüleri de kapının dışında bırakıp tüm ziyaretçilerin eşit konumdakabul edildiğini göstermiş oluyor…
Türbenin içinde Tapduk Emre’nin yanı sıra ailesinin de kıymetli naaşları bulunuyor. Türbeyi ziyaret eden birçok kişi, çokça dua ediyor ya da kendi iç mahkemesiyle yüzleşiyor diyebiliriz….
Hepimizin bildiği gibi Tapduk Emre, dergâhında, öğrencisi Yunus Emre’ye kırk yıl boyunca odun taşıtmıştır. Yunus Emre’nin mürşididir.
“Celal ile terbiye edilen, cemal ile terbiye edilenden tez yetişir menzile!”
Kendine has eğitim sistemiyle, insanların, yaşadığı sıkıntılı günlerle olgunlaşacağını savunmuştur. Tıpkı şimdiki günlerimizde olduğu gibi… Evet, sıkıntılı günler yaşıyoruz ama sabırla çalışmayı ve inanmayı elden bırakmazsak zirveye ulaşacağımızı fısıldıyor Tapduk Emre…
Kıymetli okurlarım, müsaadenizle sözlerimi Tapduk Emre’nin sözleriyle bitirmek istiyorum…
“Uyanma vakti geldiyse, bir uyandıran olur elbet!
Kimine Hızır, kimine uçan kuş, kimine biten ot…
Kimine açan çiçek, kimine akan su,
Kimine dilsiz taş…”
Tapduk Emre
TAPDUK EMRE ZİYARETİMİZDEN!
Kıymetli okurlarım hem yorgun hem argın bir haldeyiz. İşsizlik, yoğun geçen sınavlar, ekonomik sıkıntılar, uluslararası bitmek bilmeyen savaşlar tüm bunların yanı sıra bireyler arasındaki kıskançlık, saygısızlık hatta en çok da hadsizlik…
Sıraladığım ve eminim ki sizlerin de ekleyebileceği bu tip sorunlardan biraz olsun sıyrılabilmek için zaman zaman kendimizi ve ruhumuzu dinlendirip dinlemeye ihtiyaç duyuyoruz.
Bitmek bilmeyen kış mevsiminin ardından biraz da olsa nefes alabilmek için geçen hafta sonu küçük bir Ankara turu yaptım. Dört aylık bebeğimle birlikte birkaç yeri ziyaret etme fırsatım oldu.
İlk ziyaret yerim, Yunus Emre’nin hocası Tapduk Emre’nin türbesi… Anadolu’nun birkaç yerinde dergâhı olan Tapduk Emre’nin Ankara’daki türbesini,fırsatınız olursa, sizlerin de görmesini öneririm.
Ankara’nın Nallıhan ilçesine bağlı olan türbeyi her gün birçok insan ziyaret ediyor. Türbe yolu; ağaçlarla çevrili patika yolları andırıyor. Doğayla iç içe olan türbe yolu, insanlara ta yolun başındayken huzur vermeye başlıyor. Emre Sultan Köyü’nün hemen ardındaki türbeye ulaşmak için tek tek onlarca basamak çıkmak gerekiyor. Yunus Emre’nin ayrı ayrı sözleri, türbeye çıkan basamaklarda yer alıyor. Sanki her şey, Tapduk Emre ile Yunus Emre’yi “bir görün (aynı görün)” denilmiş gibi bir dizayn içinde bizleri karşılıyor.
İlk basamaklarda, Tapduk Emre’nin en çok önemsediği, “hoşgörü” yaklaşımını anlatan:
“Elif okuduk ötürü
Pazar eyledik götürü
Yaradılmışı hoş gördük
Yaradandan ötürü…”
Bugün belki de birçoğumuzun uzak olduğunu düşündüğü, “hoşgörü” ne güzel anlatılmış öyle değil mi?
“Tapduk’un tapusunda,
Kul olduk kapısında,
Yunus miskin çiğ idik,
Piştik elhamdülillah!”
Her basamakta adım adım yazılan sözler, adım adım ulaşılmak istenen kişiyi, kendisini gerçekleştirebileceği zirveye de taşımış oluyor. Tüm bu hem yorgun hem de argın olduğumuz günlerde bizlere ışık oluyor… Manevi huzurla şifaya ulaşmak isteyen ve Nallıhan’a yolu düşen herkesin ziyaret etmesini dilerim.
Türbenin giriş kapısı küçük olarak tasarlanmış ki içeri giren herkes saygıdan eğilerek kapıdan giriş yapmış oluyor. Ayrıca kibir ve tüm statüleri de kapının dışında bırakıp tüm ziyaretçilerin eşit konumdakabul edildiğini göstermiş oluyor…
Türbenin içinde Tapduk Emre’nin yanı sıra ailesinin de kıymetli naaşları bulunuyor. Türbeyi ziyaret eden birçok kişi, çokça dua ediyor ya da kendi iç mahkemesiyle yüzleşiyor diyebiliriz….
Hepimizin bildiği gibi Tapduk Emre, dergâhında, öğrencisi Yunus Emre’ye kırk yıl boyunca odun taşıtmıştır. Yunus Emre’nin mürşididir.
“Celal ile terbiye edilen, cemal ile terbiye edilenden tez yetişir menzile!”
Kendine has eğitim sistemiyle, insanların, yaşadığı sıkıntılı günlerle olgunlaşacağını savunmuştur. Tıpkı şimdiki günlerimizde olduğu gibi… Evet, sıkıntılı günler yaşıyoruz ama sabırla çalışmayı ve inanmayı elden bırakmazsak zirveye ulaşacağımızı fısıldıyor Tapduk Emre…
Kıymetli okurlarım, müsaadenizle sözlerimi Tapduk Emre’nin sözleriyle bitirmek istiyorum…
“Uyanma vakti geldiyse, bir uyandıran olur elbet!
Kimine Hızır, kimine uçan kuş, kimine biten ot…
Kimine açan çiçek, kimine akan su,
Kimine dilsiz taş…”
Tapduk Emre