Sevgili okurlarım, sözlerime nereden başlayacağımı bilemiyorum. Gezerken beni heyecanlandıran yer, şimdi ise aynı şekilde yazarken de heyecanlandırıyor.
Berrak denizi,
Mavi Bayraklı plajı,
Tarihî mekânları,
Bin bir çeşit balıkları,
Çeşit çeşit mezeleri,
Sakin sokakları,
Gülümseyen mutlu insanları…
Bu birbirinden özel, kusursuz güzellikler Eski Foça İzmir’de yer alıyor.
Kıymetli okurlarım geçen hafta birkaç günlüğüne İzmir’e seyahat etme fırsatım oldu. İzmir denince akla ilk gelenler arasında; Saat Kulesi, Kordon’da yürüyüş yapmak, Seferhisar, Urla, Efes Antikkenti, Çeşme Yarımadası gibi yerler gelse de benim için Ege’nin İncisi İzmir denilince aklıma ilk gelen Eski Foça oluyor.
Eski Foça, şirin kasaba havasını kaybetmemiş ender yerlerimizden birisi. Çoğumuzun hayâli vardır ya; “Emekli olunca deniz kıyısındaki bir kasabaya yerleşmek istiyorum.” diye… İşte hayâllerdeki deniz kıyısında yer alan kasaba bana göre kuşkusuz Eski Foça…
Adını, denizde yaşayan fok balıklarından alan Yunanca kökenli Foça, İzmir’in bir ilçesidir. Eski Foça-Yeni Foça ayrımını duyanlar için de kısaca bir not eklemek istiyorum müsaadenizle. Yeni Foça, Eski Foça’nın bir mahallesidir. Zaten yerli halk da “Eski Foça” kavramını kullanmak yerine, sadece “Foça” demeyi tercih ediyorlar.
Şimdi bu kısa bilgiden sonra, Foça’yı gezmeye devam edelim…
Deniz kıyısında çay içerken denizde yüzen balıklar da sizlere eşlik ediyor kıymetli okurlarım. Kıyıda bir tarafta yüzen insanlar, bir tarafta balıkçı tekneleri, bir tarafta da balıkları aynı anda görmenin mümkün olduğu ender bir yer diyebilirim.
Havasından mıdır yoksa şehrin efsanesinden midir bilinmez ama orada yaşayan her bireyin mutlu olduğunu ve sakin bir yaşam sürdüğünü gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim.
Eski Foça’nın efsanesi; nerede olduğu bilinmeyen “Karataş…” Foça’yı gezen, gezerken farkında olmayıp Karataş’a basan kişi, kuşkusuz Foça’ya âşık oluyor. Hatta tekrar tekrar Foça’ya gidiyormuş… Efsane, merkezdeki bir taşın üzerinde yazıyor, adeta gelenleri uyarmış oluyor.
Değerli okurlarım taşın üzerinde yazan efsaneyi aynen aktararak sizlerle paylaşmak istiyorum:
“Her kim ki Karataş’a basarsa içinde bir yerlerde Foça’ya yerleşme ve hep burada olma isteği doğar. Yolu nereye giderse gitsin, Karataş’a basan kişi bir gün mutlaka Foça’ya döner.”
Daha önceden de Foça’yı ziyaret ettiğimi düşünürsek ve geçen hafta da tekrar gittiğime göre, demek ki bu efsanenin doğruluk payı var diyebilirim.
Kıymetli okurlarım, Foça’yla ilgili anlatacağım o kadar çok şey var ki… Mesela sanat kokan sokakları… Denize açılan sokaklar ve sokakların başındaki kediler… Yan yana yemeklerini paylaşan kedi ve köpekleri… Kulağa ne hoş geliyor değil mi? İnsanların birbirine zorbalık yaptığı şu son günlerde kedi ve köpeklerin dostça yaşamasının, kimilerine göre garip görüneceğinin farkındayım. Ama burası Foça!
Sözlerimi sonlandırmadan önce Foça’da neler yapabiliriz sorusunu yanıtlamak istiyorum…
Günlük tekne turları ile Atatürk Adası’nı, yani Atatürk’ün büstü şeklindeki adayı, yakından görebilmek, yel değirmeninde Foça’yı kuşbakışı izlemek, balık tutmak, Mavi Bayraklı sahilde yüzmek, özellikle bol bol yürüyüş yapmak ve efsanevi gün batımını izlemek hepimizin içini açacaktır.
Ne zaman gidelim diye sorunuz olursa da değerli okurlarım, özellikle İzmir’in kurtuluşu 9 Eylül’de bambaşka olduğunu duydum…
Kültürel tatil için de uygun olan Foça, tüm ziyaretçilerini güler yüzle karşılıyor. Tekrar tekrar ziyaret edilecek, âşık olunacak yer… Meğerse şair ne güzel ifade etmiş;
“Kalbim Ege’de kaldı…”