Bedenimle taşıdım!
Bedenimle doyurdum!
Bedenimle ikimiz var olduk!
Bayram sabahının sevinciyim,
Mutfağımın tıngırtısıyım,
Bebeğim için hayatının anlamıyım,
Bebeğimin dünyasıyım,
En güvenilir limanım,
En güçlü savaşçıdan bile kuvvetliyim!
Ben bebeğim için güçlüyüm!
Çünkü ben bir Anneyim!
Kıymetli okurlarım geçtiğimiz yıl ocak ayında, daha önce müjdesi verilen Buzlar Kraliçemi dünyaya getirdim. Bir bakmışım ki Rabbim 32 yaşıma kadar yaptığım tüm iyiliklerin mükâfatını vermiş. Gözleri, elleri, yüzü ve pamuk gibi teniyle benim bebeklik halimle kucağımda duruyor.
Kızımla birlikte ben de doğdum. Her doğumda olduğu gibi bebek ile birlikte bir de anne doğdu! Her anne gibi bebeğine âşık, bebeği için yaşayan ve bebeği için her zorluğa katlanabilen bir anne doğdu.
Emzirme odasında yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum okurlarım, belki bu yaşanmış gerçek olayları okurken kendi yaşadığınız olaylar canlanır gözünüzün önünde. Belki de lohusa olan hanımlara ışık olursunuz. Kızımın beşinci gün kontrolünde hastaneye gitmiştim ve muayene sonrası emzirme odasında bir hanımla karşılaştım. Öyle öfkeli bir ruh hali içerisindeydi ki sadece başımla selam verip hemen ardından kızımı emzirmeye başladım. Kadıncağız o kadar dolmuş ve konuşmaya o kadar çok ihtiyacı varmış ki birkaç saniye içerisinde beni kendisine yakın görmüş olmalı ve başladı bütün hayatını anlatmaya. Meğer eşinin annesi doğum sonrası, anlatışına göre, güya yardıma gelmiş ve her şeye tabiri caizse karışmaya başlamış. Kadıncağız öyle anlatıyordu ki; her şeyime karışıyor bir de yaveri görümcem yanında bana anneliğimi bile yapmama fırsat vermiyorlar, diyordu. Ne kadar haklı bir isyan!
Kayın validesi ya da diğer insanlar kim olurlarsa olsunlar, kaç tane çocuk büyütmüş olsalar bile lohusa olan bir hanıma yardımcı olmak yerine, onu kızdırmaya, onun her işine karışmaya ve gürültü çıkarmaya hakkının olduğunu düşünmesi ne kadar acı bir durum. Anne ve bebek “hak ederse bir de en fazla baba” olmalı yanlarında, geri kalan herkes kapının dışarısında, bunu kabullenmek ne kadar zor olabilir!
Karnının en az yedi katı açılmış ve sürekli ağrısı olan bir anneye saygılı olmak çok mu zor bir davranış biçimi acaba? Konuşma sonrasında kadıncağızı evime davet etmek istemiştim. Çok üzüldüm durumuna. Ben de elbette zorlukla karşılaşmıştım, bebeğim kolik bir bebekti ve sürekli gaz sancısı çekiyordu. Tüm bunların yanı sıra;karabasan ya da al karası falan gibi efsaneleri lohusayken görürsün derler ya da başka başka bir sürü şeyler… Meğer doğruymuş ama insanlar dönüşüyormuş karabasana! Gizli bir uyarı varmış da ben anlamamışım hamilelik hormonuyla. En yakınınızdaki insanlar bile “karabasanlık” yapıp içinizi, bebeğinizle olan ilk günlerinizi kâbusa çevirmeye çalışabiliyorlarmış. Karabasan uyuyunca varken bu insanlar uyanınca var oluyorlar. İşin daha da kötüsü ne biliyor musunuz? İhlas ve Nas surelerini okuyunca da gitmiyorlarmış. Trajikomik olaylar…
Nefesi daima göğsümde olan yavrum bir bakmışım ki bir yaşında olmuş. Koskoca bir yıl ne de çabuk geçti! Uykusuz gecelerimiz, aşı sonrası ateşli sancıları oldu yavrumun ama o küçücük bedeniyle hatta tüm inatçı haliyle annesiyle mücadele etti güzel kızım. Her gün yeni bir gün her gün umut dolu ikimiz için.
Bebeğimle birlikte kitap okumak, dans etmek, yürüyüşe çıkmak en güzeli de anne, anne gel demesi ya da şen kahkaha sesleri öyle coşkulu ki… Dilerim ki isteyenden ziyade,“hak eden” herkes anne-baba olsun. Bu kıymetli ödülü herkes bir ömür boyu saklayabilsin.
İYİ Kİ DOĞDUN GÜZEL KIZIM!
İYİ Kİ BENİM KIZIM OLDUN!
Sevgiyle kalın kıymetli okurlarım…