Değerli okurlarım, bu hafta gelin hep birlikte şu kış meselesini biraz irdeleyelim… Biliyorsunuz ki kış, her zaman, herkes için pek de romantik bir mevsim değil!
Biz yazarlara, usta yazarlarımızın hep bir öğüdüdür; duyduklarınızı ve gözlemlediklerinizi tamamen içselleştirmeyin söylemleri. Ancak ben bu öğüdü pek kendimde uygulayamıyorum maalesef. Örneğin, Döngü isimli kitabımda yazdığım ve tamamen gerçek yaşamdan esinlenerek kurguladığım çocuk istismarı konusunda da bu öğüdü tutamamış ve dostumun benimle paylaşıp yazmanı istiyorum dediği o olayı da içselleştirmeden yazamamıştım. Hatta öyle bir boyuta erişti ki anlatmaya çalıştıklarım, yakın çevremi dahi o anlattığım istismar olayının benim değil de çocukluktan beri yakın bir dostumun yaşamış olduğuna inandırmakta güçlük çekmiştim. Demek istediğim, hayatta öyle şeylerle karşılaşıyoruz ki bunları bir yazar gözüyle de olsa içselleştirmeden yani bizatihi kendim yaşamış gibi anlatmaktan alıkoyamıyorum kendimi.
Bu hafta bahsetmek istediğim kış meselesi konusunda da haberi duyduğumdan beri bu içselleştirmeden yazabilme başarısına erişemediğim için, her zamanki gibi içimden geldiği gibi, kalemin beni peşinden sürüklediği şekliyle paylaşmak istiyorum müsaadenizle…
En son 2021’de duyduğumuz, kış aylarındaki soğuk nedeniyle hayatını kaybetme haberini, bu hafta da maalesef İzmir’de yaşanan olay neticesinde tekrar duymuş olduk… İzmir’de 58 yaşındaki Adnan KALE; “Soğuktan öleceğim, engelliyim, gidecek yerim yok, lütfen bana yardım edin!” demesine rağmen maalesef ki bir apartman altında sürdürmeye çalıştığı hayatını, soğuktan donarak kaybetmiş oldu. Üstelik abisinin de doktor olduğunu söylemişti…
Şimdi hem insan sıfatında olacağız hem de bu olayı içselleştirmeden yani bizim başımıza gelmemiş/gelemezmiş gibi davranarak sadece gözlemleyen dışardan bir göz edasıyla nasıl dile getireceğiz? Başta da söylediğim gibi ben bu konuda başarılı değilim. O yüzden hele ki kiraların önlenemez bir pahalılıkla arttığı şu dönemde ev sahibi olanlar hariç, kim diyebilir ki bu olay benim başıma gelmez diye? Gelebilir, maalesef rahmetli Adnan Bey’in yerinde hepimiz olabilirdik ve olabiliriz de… O yüzden insanların acımasızca yapabildiği birtakım eleştirileri de özellikle bu noktada vurgulamakta fayda var. İnsanlar ev kiralarını ödeyemeyecek duruma gelebilirler, işlerinden çıkarılabilirler, boşanabilirler ya da bir şekilde işler yolunda gitmediği için ellerinde olan her şeyi bir anda da kaybedebilirler. Hayatta her şey insanlar için neticede ve bu durumda olan bir insan için eleştiri yapacak katı kalpleri bir kenara bırakıp hepimizin başına evsiz kalma sorunu gelebileceğini de unutmadan konuşmakta fayda var.
Değerli okurlarım, öncelikle çevrenizde gördüğünüz evsiz insanlar varsa, video çekip tüm ülkeyi haberdar etmeyi lütfen hiç değilse en son yapılacak olanlara ekleyip ilk olarak “ALO 153, 155, 156, 183, 112”ihbar hatlarını ve kaymakamlıkları arayıp en kısa zamanda yardım gelmesini sağlayalım. Aksi durumda maalesef ki sosyal medyadan hemen herkesin duyabildiği halde Adnan KALE’de yaşanmış olan yardım gecikmesi durumu neticesinde her şey için çok geç kalmış olabiliriz…
Kişinin duyurulmasının, yardım talebi konusunda karşısında değilim elbette. Ancak anlatmaya çalıştığım şey, video çekimiyle dahi vakit kaybetmeden en kısa zamanda belediye yetkililerinden gelecek yardımı sağlayabilmek için çabalamamız gerektiği. Ayrıca karşılaştığımız olayların sadece olayın o anki öznesini değil, tüm toplumumuzu ilgilendirip yaralayacağını da lütfen unutmayalım! Sosyal medyada duyurular yapılmasına rağmen sağlık ekiplerinin ertesi gün durumdan haberdar olmuş olması, bana göre o çevrede olan ve Adnan KALE’nin o apartmanın altında yaşadığını bildiği halde o ana kadar hiçbir ekibe haber vermeyen herkes için aslında bir insanlık ayıbı… Çok geç olmadan hareket edebilmek, hayat memat meselesi! Bu, bildiğiniz gibi her konuda böyle…
Ne demiştik; kış maalesef ki herkes için romantik değil, hele ki soğuktan donarak ölenler varken aramızda… Sevgiyle kalın değerli okurlarım…