“Sorma bana var mı diye senin adın!
Söyleyemem çünkü benim adım kadın!
Ben olmadan olamaz ki ağız tadın!
Hem sevgili hem anayım adım kadın!” /Şansın Tüzün
Kıymetli okurlarım, ne zaman dinlesem bu parçayı hep gözlerim doluyor. Sözlerinde ne de güzel anlatmışlar kadını değil mi? Hem sevgili hem anayım adım kadın, diye… Kadının ne kadar önemli olduğu parça boyunca devam ediyor. “Kadın” olmadı mı hayatınızda ağzınızın tadı dahi olmaz diyor sanatçı parçada…
Eski Türk devletlerinde yönetici olan kişiye “Han” denilirdi bildiğiniz gibi okurlarım, devleti yöneten kişi “Han”, bu kişi yani o zamanın başkanı halkının önünde eşine "Han'ım" derdi. Yani devleti yöneten kişinin eşi “Han'ın Han'ı” anlamında “Hanım” kelimesi olarak kabul edilmişti. Böyle baktığımızda, kadınların toplumdaki yeri nasıl gurur vericiymiş değil mi?
Şimdiyse ne oluyor okurlarım? Biz daha cinsiyet kavramını dahi bilmezken başlıyorduzamanın büyükleri kadın erkek ayrımı yapmaya! Erkek çocuk doğduğu andan itibaren altın takılıp “Erkek adamın erkek oğlu olur(!)” diye laflar edilir, kız çocuğu doğduğu zaman ise; “Üzülme kardeşim, erkek adamın erkek damadı da olur!” deniliyordu. Yani gururlanmak için ille de bir erkeğin olması gerekiyordu. Erkek çocuklarıyla ta küçük yaştayken bile gururlanmaya başlanırdı; “Bak işte bu benim oğlum, göster bakalım amcalara!” şeklinde büyütüp bir de boy boy çıplak ve sünnetlik fotoğrafları da albümün ilk sıralarına yerleştirilirdi. Ayrıca ve ayrıca görkemli pelerinleri, başlarında taçları ve ellerindeki asalarıyla yenilmez prensmiş gibi mutlak güç oldukları, sünnet kıyafetleriyle de küçük yaşta erkeklerin beynine kazınırdı bir bakıma...
Han'ın Hanı olan biz kadınların konumu bu hale nasıl geldi dersiniz, hiç düşündünüz mü? Kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddetler, tacizler, iş hayatındaki kadına yönelik itibarsızlaştırma ve daha nice kötü muameleler... Hemen hemen her hafta okuduğumuz, inşallah bu son olur, diye kadınlara yaşatılan acılar da cabası...
Tüm bu olumsuzlukları belki unutturmayacak ama bir gün bile olsa avazımızın çıktığı kadar haykırabileceğimiz, tüm olumsuzluklara dur diyebileceğimiz 8 Mart!
“8 Mart Dünya Kadınlar Günü!”
Tenceremizle, tavamızla tüm kadınlarla kucaklaşacağımız gün hanımlar... Beşikteki bebeğimizi kucaklayıp bugün bizim günümüz diye kutlayacağımız gün kıymetli okurlarım.
Bildiğiniz gibi, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü, tüm dünya kadınlarına armağan edilen gün. Düşünsenize, dünyanın neresinde olursak olalım, hangi ülkenin kadını olursak olalım bizim günümüz. Sadece kadınların günü! Ne gurur verici değil mi?
Diğer yandan kimi ülke kadını yok saydığı gibi, kadınlar günümüzü de yok sayarken, kimi ülkelerin de bugünü resmî tatil olarak kutlaması da oldukça çelişkili bir durum. Kadına değer veren ülkeler, kadınlar gününe de değer veriyor diyebiliriz okurlarım.Kadına değer veren ülkelerse kuşkusuz gelişmiş ülkelerdir. Kadının gücünden korkan ülkelerse, yıllarda geçse hep geride kalmayamahkûm kalacaktır bana göre.
Kıymetli okurlarım, bu özel günde kadın itibarsızlaştırılmasından bahsetmektense, sözlerimi müsaadenizle Neşet Ertaş'ın biz kadınlar için söylediği o meşhur sözle sonlandırmak istiyorum:
“Kadınlar insandır, biz insanoğlu!”
İnsanı insan yapan kadınlar! Üstat bir cümleyle tüm insanlığa ders veriyor!
8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz kutlu olsun hanımlar! Daima saygı, sevgi, merhamet ve gerçekten adam/insan olabilenlerle karşılaşmamız ümidiyle!Sevgiyle kalın, hoş kalın tüm insan ve insanoğulları...