Kıymetli okurlarım, bu hafta sizlere uzun zamandır dikkatimi çeken bir konudan bahsetmek istiyorum. Çevremize baktığımızda hemen her alanda karşımıza çıkmaya başlayan ve artık sanki doğalına pek de ihtiyaç kalmamış ya da kalmayacakmış gibi bir hava sezinleten şu yapay zekâ meselesi…
Teknolojinin hızla yaygınlaşması ile birlikte en minimal haliyle cep telefonlarımıza kadar artık avuçlarımızın içine yerleşmiş olan afili mi afili bir sanal dünya ahengi… Hiçbirimiz elbette ki bu ahenkten pek de şikâyetçi değiliz açıkçası ki sağladığı kolaylıklar ve hızlı zaman kazanımları göz önüne alındığında, değeri yadsınamaz bir konfordan bahsetmek de mümkün. Ancak nereye kadar? Ya da hangi sınıra kadar gibi birden fazla soru da akılları kurcalamıyor değil.
Geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında tesadüfen gördüğüm bir haberden bahsedeyim müsaadenizle. Haberde, yapay zekâ aracılığıyla kitap yazma kolaylıklarının da elde edilebildiği ve artık yazarlara da büyük oranda kolaylıklar kazandırılabileceği gibi tam olarak bu kelimelerle olmasa da temelde bu konu işlenmişti. Yapay zekâ aracılığıyla video düzenlemeleri, fotoğraf ve resim şekillendirmeleri ya da çizgi film karakterleri gibi pek çok ögenin kişilerin fotoğraflarıyla birleştirildiği şeklinde pek çok işlem gerçekleştirilebiliyor. Ancak söz konusu işlemler, metin oluşturma ve bir kitap hazırlayabilme konusuna gelince o noktada bir yazar olarak şaşırmamam mümkün değildi.
Kıymetli okurlarım, aslında çoğu zaman neden daha fazla kitap okunmuyor, okumak bir boş zaman etkinliği değildir ve okumayı artırabilmek ve çocuklarımıza da empoze etmek için sık sık okuma alışkanlıkları üzerine konuşuyoruz. Ancak kitap okumamak bir yana kitap oluşturma konusunda bu yapay zekâ acaba ne ölçüde başarı sağlayabilir? Bir yazarın günlerce, aylarca hatta bazı dönemlerde yıllarca süregelen bir kitap üzerinde dahi yaptığı çalışmalar, sizce yapay zekâ aracılığıyla birkaç saatte çok daha sorunsuz bir şekilde ortaya çıkabilir mi? Aslında bir yazarın en önemli gayesi, kitaplarının illaki çok satmasından ziyade, kaç insanın kalbine dokunabildiği konusundaki endişeleridir.
Biz yazarlar, usta yazarlarımızdan her şeyden önce çevremizi ve dünyayı daha iyi gözlemleme yönünde öğütler alırken dünyayı sadece yapay ortamla algılayan bir yapay zekâ, bu konuda da bizdeki doğal zekâların önüne geçebilir mi sizce? Bir de yazarların kalıcılık yakalayabilme kaygısı mevcuttur. Örneğin bir kitabının beğenilip çok satmasından ziyade, gelecek nesillere de yeterli oranda seslenebilme ve daha çok insan hayatına dokunabilme gibi kaygıları mevcuttur. Bu durumda yapay zekânın oluşturduğu bir kitap mı daha çok kalıcılık yakalayabilir yoksa insan aklıyla doğal bir gözlem yoluyla ve insanları ilk ağızdan dinleyen, karakterlerine ruh veren bir yazar mı?
Şimdi baktığımızda yalnızca kitap oluşturma konusunda değil, pek çok alanda da yapay zekâ aracılığıyla çalışmalar daha hızlı bir biçimde gerçekleşmeye başlamışken sizce bu durum bizler yani tüm iş kolları ve sanatçılar için de sevinmemiz gereken bir nimet mi, yoksa geleceğe dair baktığımızda aslında bir külfet mi? Sevgiyle kalın değerli okurlarım…