Değerli okurlarım, çoğumuzun şikayetçi olduğu halde hâlâ nasıl oluyor da reyting rekorları kırdığına şaşırdığımız program ve dizilerin hayatlarımızda nasıl etkiler bırakabildiğini düşündünüz mü?
Ben zaten izlemiyorum deyip ekranı tamamen karartıp uzaklaşmaktan bahsetmiyorum. Kişisel olarak baktığımızda, ben de televizyon izlemeye vakit bulamayanlardanım ancak yalnızca televizyonda izlemiyor olmamız, yaşamlarımızı ve toplumumuzu olumsuz etkilediği gerçeğini de değiştirmiyor maalesef… Örneğin; bir zamanlar yine aynı oranda rahatsızlığımızı dile getirdiğimiz evlendirme programları nihayet son buldu ancak yerlerini belki de çok daha tehlikeli başka programlara bırakmış oldu. Bir bakıma gelen gideni aratıyor da diyebiliriz belki.
Evlendirme programlarında görmek zorunda bırakıldığımız ya da rast gele karşımıza çıkan, program akışı gereğindeki ani duygu değişimlerindeki amca ve teyzelerimizin yerini, günümüzde eşlerini birden fazla kişiyle TikTok’tan bulunan eş ya da sevgili adaylarıyla aniden aldatabilen bir güruh aldı mesela. Bunun yanında, bu bahsettiğim programlardan en az birine denk geldiyseniz sanki toplumumuzdaki büyük bir çoğunluğun, programlarda gösterildiği gibi yaşadığına inanır hale dahi gelen bir başka gruptan da bahsetmek korkutucu bir başka yan olabilir. Toplumumuzun temelinde törelerine sadık bir yaşayış şekli olduğunu bilmeyen ve farklı toplumlardan da bahsettiğim programların aynı reytinglerde izleniyor olmasıysa durumun çok daha vahim bir başka yüzünü gösteriyor bana göre. Daha önce ülkemize hiç gelmemiş olan ve bizi yalnızca o izledikleri şekillerde tanıyan bir grup insanın belleğinde nasıl bir yer edindiğimiz hakkında kafa yormak hele… İnanın düşüncesi dahi korkunç geliyor!
Hiç bilmeyen insanların o program akışlarındaki gibi yaşadığımızı düşünüyor olmasının önüne peki nasıl geçebiliriz sizce? Kurgu mu değil mi belki o kısımlar tartışılır ancak önemli olan kısım hem kendi toplumumuzda hem de bizleri hiç tanımayan toplumlarda pek de hak ettiğimiz bir geri dönüş alınmayacağı yönünde düşünüyorum. Tabii bir de cinayet sorgulayan programlar var! O programlara göre ise kişisel olarak; kendimizden başka kimseye güvenmememiz gerektiğini hatta ailemize dahi güvenmememiz gerektiği gibi, evden çıktığımızda birden çok olumsuzlukla karşılaşabilme risklerimizin olduğu gibi birden fazla alt mesajın da akıllarımızın bir köşesine yerleştirildiğini peki hiç düşünmüş müydünüz?
Bu açıdan baktığımızda, ama gerçekten dışarıdaki tehlikeleri görmezden gelemeyiz, diye düşünebilirsiniz. Ancak ben toplum olarak yaşadığımızı çoğu problemin görünmeyen yüzünde, bizlere izlettirilen program ve dizilerin de hatırı sayılır bir payı olduğunu vurgulamaya çalışıyorum ki buraya dikkat edelim lütfen! Örneğin; çok uzağa gitmeyelim, “Yengen o senin, yengen!” repliğini hepimiz hatırlıyoruz değil mi? Ya da ablasının kocasıyla kaçtığı için reyting rekorları kıran bir başka diziyi de mutlaka hatırlarsınız. En son yine takip etmeyip bir haber vasıtasıyla karşılaştığım yeni dizilerden birindeyse, iki kuzenin birlikteliklerinin ekranlarda ayan beyan yayınlanmış olduğunu öğrendim mesela.
Peki, ekranlarda tütün ve alkol kullanımlarının gösterilmemesinin yanında, bu gibi toplumu en temelinden sarsabilecek ahlâkî duyarsızlık yaratabilecek konuların sergilenmesi de yanlış değil miydi sizce? Nereden nereye bağladın diye düşüncelerime katılmayanlar olabilir ancak ekranlarda kadına şiddetin, çocuk istismarlarının, tacizlerin, tecavüzlerin, aldatmaların, mahalle kavgalarının ayan beyan gösteriliyor olması bana göre diğer programlardaki artan ölçüsüz gidişatların da bir başka yansıması olarak karşımıza çıkmış oluyor. Hatta gerçek yaşamlarımızda da maalesef ki gösterilen tüm olumsuzlukların bir şekilde normal algılanmasına da meydan verilmiş oluyor da diyebiliriz.
Ekranlarda elbette tütün ve alkol gösterilmemeli, bu uygulama şahsım adına çocukların gelişimlerini olumsuz etkilememek için oldukça yerinde bir uygulamaydı. Ancak yeterli değil! Tek başına sadece dumanları ya da alkolleri kapatmak yerine, toplumumuzu temelinden sarsabilecek bahsettiğim olumsuzluklar da yer almamalıydı bana göre.
Diğer yandan tüm bu sözüm ona cüretkâr ve cömert programların takipçilerinin de şikâyetçi olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim. Ayan beyan olan her şeyin bir o kadar da gizliymiş gibi aksedilmesine hele diyecek söz bulamıyorum.
Kimse izlemiyor, herkes de şikâyetçi madem… E, zaten… Aman kimseler duymasın değerli okurlarım, sevgiyle kalın…