Değerli okurlarım, bu zamana kadar yorumlarınızla ve güzel düşüncelerinizle ayrı yerlerde aynı olabilmenin gururunu yaşattığınız için hepinize ayrı ayrı teşekkürlerimi sunarak başlamak istiyorum. Bu hafta da gündemimiz, son yıllarda sıklıkla yaşadığımız gibi bir hayli kalabalık mâlûmunuz… Ancak ben, bu kadar yoğun gündemin içinden biraz da olsa sıyrılıp bir parça da olsa kendimize yönelmemiz konusunda konuşmak istiyorum.
Kendine yönelmek, kolay kolay yapabildiğimiz bir eylem değil ne yazık ki… Hele de sosyal yıpranma yaşadığımız şu son yıllarda karşılaştığımız onlarca olayın arasında… Yine de gelin biz bu hafta bir değişiklik yapıp şu bedenli olma konusunu birlikte bir daha düşünelim!
Sosyal yıpranmanın temelinde, kişisel yıpranmışlıklar yatıyor bana göre. Yani çevremize karşı takındığımız ya da takınmak durumunda kaldığımız sosyal roller, zamanla kendimizle dahi yabancılaşmamıza sebep olabiliyor. Bunun altında bizlere biçilen ya da seçtiğimiz rollerimize öyle kaptırıyoruz ki kendimizi, durup aynaya baktığımızda gördüğümüz aksimize dahi yabancılık hissedebiliyoruz. Çevremize sezinletmemeye çalıştığımız; güçlü görünme, üzülmemiş gibi davranmaya çalışma, haksızlıkları görmezden gelip devam etmeye çabalama gibi pek çok davranışımız, bizlere her durum için ayrı maske kullanmamızı sağlamış olabiliyor. Peki ya ruhlarımızı örten bu bedenler, sizce yeterli kalıyor mu gerçekleri tam olarak maskelemeye?
Bedeni maskelerle, kıyafetlerle ya da makyajla kapatıp duyguları gizleyebilmek kolay görünebilir. Ancak ya ruhları örten bedenler, duyguları gizleme konusunda bir kamuflaj görevi taşımasaydı? O zaman nasıl saklayacaktık kendimizi?
İşte sosyal yıpranmanın, yozlaşmanın, olmamış gibi davranıp bir sonraki gelecek haksızlıklara da aynı muameleleri göstermenin temelinde, sadece bedenli canlılar olarak davranmanın etkisi yatıyor, bana göre… Sokak hayvanlarının katledildiği haberlerini duyuyoruz örneğin, ancak bedenlerimizin içinde bir ruh taşıdığımızı unutmuş gibi yapıp tekrar tekrar aynı haksızlıkların yapılmasına seyirci kalabiliyoruz. Herkes için ya da hepimiz için söylemiyorum bunları elbette. Sadece, toplumsal yozlaşmaya doğru yürümekten ziyade, yuvarlandığımızı gözlemlediğim için, olumsuzluklara kayıtsız kalabilenler için söylüyorum. Başka bir örnekle, mülteci sorunları mesela… Onda da yine aynı şekilde, bedenlerinin içinde bir ruh taşıdığını unutup millet olarak maruz bırakıldığımız sorunların dahi üstünü kapamaya çalışmak, sizce hangi duygusuzluklarla maskelenmeye çalışılıyor?
Çocukların uğradığı haksızlıklar mesela, tacizler ve tecavüzler… Bunlar hangi maskelenmelere ya da maskelerle kapanıp unutulmuş gibi, ruhsuz, duygusuzmuşuz gibi her şeye kaldığımız yerden devam edebilmemiz bekleniyor sizce? Ya kadınların uğradığı haksızlıklar? Şiddetler, boşanma sorunları, kadın cinayetleri ve sırf evlilik için bir imzayla hayatlar birleşti diye, anlaşılamadığında ayrılığın da tek yolunun ölümle geleceğinin, toplumun çoğunluğunda yadsınıp kabullenilmiş gibi yaşanmasına ne demeli?
Çok uzağa gitmeye gerek yok! Geçtiğimiz hafta, Adana’da sadece karşıdan karşıya geçerken eliyle dur işareti yapılmasına aldırmayan, hızını yavaşlatmayan bir sürücünün sebep olduğu ölüm haberini de duymuşsunuzdur. Peki bu olay, hangi maskeler ya da maskelemeler ile kısa sürede unutulan, daha önceki onlarca olay arasında yer alacak dersiniz? Düşünün, evden bir amaçla çıkıyorsunuz ve o an caddeden geçmek durumundasınız ancak bir hız sever sürücü, evinize tekrar dönmenize engel olmuş oluyor. Yaşam hakkınızı o anki hızı sebebiyle bir çırpıda elinizden alıyor. Şimdi bu olayın herhangi bir maskeyle kapatılması ya da unutulması mümkün mü? Aslında değil! Ancak yalnızca bedenli olan ve toplumsal duygu ve ruhlarını kamufle etmiş olan insanlar tarafından maalesef ki bu ve diğer tüm olaylar, anlık bir kaygının ardından yerini yine sahte hafıza kayıplarına bırakıyor.
Başta gündemden uzak dediğime bakmayın, yalnızca bedenli değil, ruhu ve duygularını özellikle toplumsal olaylara karşı maskelemeyi öğrenemeyen insanlardan olarak, gündem dışı konuşabilmek şimdilik lüksümüz gibi görünüyor.Yalnızca bedenli değil, ruhumuzla, duygularımızla ve yalancı hafıza kaybı yaşamayan berrak zihnimizle bir bütün olduğumuzu her fırsatta hatırlamakta fayda var. Dışarıdan görünen, bedenliyiz biraz da giyinik maskelerimizin ardında, duygu ve ruhtan ibaret olduğumuzu unutmamak dileğimle…