Değerli okurlarım, bildiğiniz gibi Kasım ayı bizlere 1938’den beri ölümsüz bir aşkı hatırlatır. İçinde bulunduğumuz yıl itibariyle de tam 86 yıldır ölümsüz olan ve sonsuzluğa uzanan bir aşktır bu bizlerdeki… Aşkların en güzeli de zaten ölümsüz olanı değil midir?
Gazi Mustafa Kemal Atatürk dediğimizde neden burnumuzun direği sızlarken bir yandan da gururla göğüslerimizi kabarttığımızı hiç düşündünüz mü değerli okurlarım? Çünkü Atatürk demek, bizler için sadece bir isim değildir! Atatürk, her şeyden önce ulusumuzun kurtuluşu, bağımsızlıklarımızın yegâne imzası, ilke ve inkılaplarla taçlanan özgürlük ve yorgun düşmüş bir milletin dahi tüm dünyaya ne denli güçlü olduğunu defalarca kanıtlayabilmiş olmasıdır… Üstelik tüm bunlardan da çok daha fazlası…
Yaşadığımız ve yaşatılan art arda şahit olduğumuz güncel konularımızda da olduğu gibi, Atatürk demek, biz Türk Milleti için her şartta tek yön demektir. 10 Kasım 2024 itibariyle bir kez daha özlemle ve minnetle anacağımız atamız, şu an sahip olduğumuz tüm haklarımızın da temel sağlayıcısı demektir… Zaten ben bir Türk kadını olup da Atatürk’e dua etmeyen ve minnet duymayan hiçbir zihniyetin sağlıklı olabileceğini de düşünemiyorum bile değerli okurlarım. Çünkü Türk kadını bilir ki; çağdaş Avrupa ülkelerinden daha önce, kadına değer veren ilk toplumun Atatürk önderliğinde sunulan haklar sayesinde Türk kadınlarına ve Türkiye Cumhuriyeti’nde gerçekleşmiş olduğudur. Daha açık belirtmek gerekirse, 1926 yılında Medenî Yasa’nın kabulüyle çağdaş haklardan kadınlarımız yararlanmaya başlamıştır. Böylelikle günümüze kadar da gelişerek şimdilerde maalesef çokça duyduğumuz, “kadının adı yok” düşüncelerinden ziyade, fikri ve seçme hakkı hür, çağdaş kadının adı da varlığı da 1926’dan beri fiilen kabul edilmiştir. Elbette yine Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde sahip olduğumuz ayrıcalıklar, muasır medeniyetler seviyesine ulaşmamızda da yadsınamayacak bir öneme sahiptir.
“Yadsınamaz” kelimesi dahi Atatürk söz konusu olduğunda bana göre o kadar hafif bir tabir olarak geliyor ki… Ya hu elbette yadsınamaz! Atatürk demek, devrim demektir! Aksini iddia etmek ya da edilmesine müsamaha göstermek biz Türk Milletinin sabır ve sinir uçlarıyla oynamak demektir ki kurdun ehlileştirilmeyeceğini de Türk Milleti tarihimizden öğrenebilmek mümkündür!
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü bedenen kaybetmemizin üstünden 86 yıl geçmesine rağmen neden hâlâ ölmedi ve hiçbir zaman da ölmeyecek olduğunu anlayabilmenin en temel noktası, aslında onun bir fikir insanı olmasından kaynaklanıyor değerli okurlarım. Çünkü fikirler ölmez ve fikirlere de kurşun işlemez! Tıptı Türkiye Cumhuriyeti’mizin Atatürk’ün de dediği gibi; ilelebet payidar kalacağı gibi Atatürk de ilelebet payidar yani günümüz Türkçesiyle; kalıcı, sonsuza kadar yaşayacak olandır!
Dokuzu beş geçe Ulu Önderimizi saygı duruşumuzla anmış olmanın yanında, biliyoruz ki aslında O her an, her şeyden önce bizlere sunduğu ilke ve inkılaplarıyla ve fikirleriyle daima anılıyor ve anılacaktır… İçimiz elbette buruk çünkü her yıl atamıza olan özlemimiz kat be kat artarak güçleniyor… Sizlere atamızın sözleriyle bu haftalık veda etmek istiyorum değerli okurlarım. Fikirler ölmez… Bunun böyle olduğunu 1938’den beri Yüce Türk Milleti olarak 86 yıldır öğrenmiş bulunuyoruz…
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır! /Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk”
Daima gururla… Daima özlemle… Daima saygıyla… Şükranla anıyoruz Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü… Ne mutlu atamızı anlayana… Ne mutlu yolundan ayrılmayana…