Değerli okurlarım, geçtiğimiz haftalara şöyle bir baktım… Kadın cinayetleri, çocuk taciz ve tecavüzleri, sokaktaki hayvan dostlarımızın katledilmesi, öğretmen cinayeti… Ne kadar çok acı konuyu birlikte irdelemişiz. Gündemimiz bu hafta da bildiğiniz gibi yoğun konularla iç içe yoğrulmuş durumda…
Bu kadar yoğun gündem arasında öyle bir olaya daha şahit olduk ki maalesef değinmeden geçemeyeceğim. İzmir’de yaşanan elektrik kaçağı neticesinde yağmurlu havada tam da kaçak üstünden geçtikleri için hayatlarını kaybeden iki vatandaşımızdan bahsetmek istiyorum. Öncelikle sosyal medyada ve pek çok platformda bu olayın sorumlularının Belediye mi yoksa TEDAŞ mı olduğu konusunda birçok kafa karışıklığı yaşandığını fark ettim.
Buradaki önemli bir nokta da gerek elektrik dağıtım şirketinin gerekse İzmir Büyükşehir Belediye’sinin elektrik kaçağıyla ilgili herhangi bir şikâyet almadıklarına yönelik açıklamaları bana göre… Yapılan ve yapılacak olan soruşturmaların ardından mutlaka sorumlular tespit edilecektir ancak iki genç vatandaşımız hayatını kaybedene kadar beklenmeseydi keşke…
Ben bu “keşke” lafını aslında hiç sevmem! Bana göre, derin bir pişmanlık ve “belki” kadar da olası sahte bir umut barındırır. O yüzden keşke hiç “keşke” demesek ama artık maalesef ki çok geç…
Bahsettiğim olayı duymayanlar için detaylı bir şekilde anlatmak istiyorum müsaadenizle…
İzmir’in Konak ilçesinde, 12 Temmuz’da, sırf o anda yoldan ve tam olarak elektrik kaçağının olduğu noktada iki gencimiz hayatını kaybetti. Biri, Tıp Fakültesi beşinci sınıf öğrencisi 23 yaşında Özge Ceren DENİZ, diğeri de 44 yaşındaki manevi abisi İnanç ÖKTEMAY… Kız kardeşinin su birikintisine düştüğünü görüp elini uzatan abisi de kaçak elektrik akımına kapılarak el ele hayatını yitirmiş oldu.
Dört bir yandan sorumluluk bizde değil ya da bize şikâyet gelmedi veya yerin bilmem kaç santimlik kısmında kaçak vardı gibi hiçbir ifade maalesef ki giden bu iki gencimizi geri getirmeye yetmeyecek! Cenazeleri son yolcuklarına uğurlanırken annelerinin söyledikleri de bana göre duyarlı olan hepimiz için akıllardan silinmeyecek…
“İki evladıma da hem annelik hem babalık yaptım, oğlum damatlık giyecekti, el ele tutuşup öldüler, ikisini de çok zor şartlarda büyütmüştüm.” demişti.
Sadece bir an, kısacık bir an istiyorum değerli okurlarım sizden, düşünün; evden ya da okuldan çıkıyorsunuz, hava biraz yağmurlu, yalnızca su birikintisinden karşı yola geçerken kimin suçu ya da ihmali olduğu kesin olarak bilinmeyen(!) bir sebepten ötürü saniyeler içinde hayatınız sonlanıyor. Gelecek hayâlleriniz sonlanıyor, yaşamınız elinizden alınıyor ve arkanızda gözü yaşlı, feryat eden aileleriniz kalıyor… Ölüm, hepimiz için baki ve mutlak son, bunu elbette inançlı bireyler olarak biliyoruz. Ancak herhangi bir kurumun işini layığıyla yerine getirmemesinden kaynaklanan bir sonu, bana göre hiçbirimiz hak etmiyoruz.
Soruşturmalar sürerken ben de şimdi sizlere sormak istiyorum, suç kimde? Yolda yürüyenlerde mi, elektrik şirketlerinde mi, belediyelerde mi ya da her zamanki gibi balık baştan mı kokuyor? Sizce suç kimde?