Değerli okurlarım, şu “Sözün bittiği yer!” cümlesini son zamanlarda ne kadar sıklıkla kullandığımızı fark ettiniz mi? Herhangi bir haberle karşılaştığımızda, “Yok artık, bu kadarı da olmaz!” deyip bir sonraki gün duyduklarımızla daha da cesaretlenmiş pek çok haberle karşılaşıp hemen hepsi için de “Sözün bittiği yer!” demek neredeyse dillerimize pelesenk olmuş durumda…
Peki, söz esas ne zaman biter diye farklı bir bakış açısı sunsam size? Bana göre söz, eylem vakti geldiğinde biter. Eyleme geçildiği noktada, söze gerek kalmamış demektir. Onun dışında, eylem henüz gerçekleşmemişse ve yapılacak eylemler her ne ise konuşulmak zorundaysa, işte o noktada söz henüz bitmemiş, söyleneceklerse her yeni olayla birlikte nefesimiz yettiğince konuşulmaya devam etmelidir ki doğru bir eylemle sorunlar çözülebilsin!
Bugün sizlere iki ayrı olaydan bahsetmek istiyorum değerli okurlarım. İlki; İstanbul’da gerçekleşen bir doğum, ikincisiyse işte yine söz bitsin eylem konuşulsun dedirtecek nitelikteki özel hastanelerdeki doğum vahşeti…
Doğumun vahşeti mi olur, bebekler dünyaya gelmişken bunun neresinde vahşet var diye sorabilecekler için, kısaca aktarmakta fayda var… Vahşet dedim çünkü bebeklerin doğum öyküleri ancak bu kadar vahşete çevrilebilirdi. Özel hastanelerde yaşanan yenidoğan çetesinin skandalları için “vahşet” en uygun kelime bana göre…
Dilerseniz ilk olayımızı ele alıp yenidoğan çetesi hakkında daha detaylı tartışalım…
Geçtiğimiz hafta İstanbul’da doğuma giden bir çift, taksi bulamadıkları için hastaneye metrobüs aracılığıyla ulaşmaya çalışmışlardı. Hastaneye yetişmeye çalışırlarken doğumu başlayan anne, metrobüs çalışanı ve kocasının yardımıyla, tüm yolcuları dışarı çıkarıp hatta mahremiyeti de büyük bir titizlikle korunarak doğumun gerçekleşmesini sağlamışlardı. Soğukkanlılıkla doğumun gerçekleşmesini sağlayan metrobüs çalışanı ve baba sayesinde de bir bebek güvenle aramıza katılmış oldu. Şu an tüm annelerin, tıpkı hiç doğum yapmadığı halde biraz korkarak en çok da telaşlanarak haberi okuyan benim gibi, şaşırdıklarını ve sonuca sevindiklerini tahmin edebiliyorum. Ancak bu, metrobüste gerçekleşen güvenli bir doğum öyküsü olarak haberlerde yer aldı değerli anne ve anne adayları okurlarım.
Sorunlu doğum öyküsüyse, hiçbirimizin kondurmak istemeyeceği yerlerde karşımıza çıkmış oldu, bildiğiniz gibi yenidoğan çetesiyle birlikte, özel hastanelerde…
Yenidoğan çetesinin içinde kimler mi var? Sıralayalım: Örgüt lideri, Dr. Fırat Sarı ve Örgüt yöneticisi, Dr. İlker Gönen ile birlikte; dört ambulans şoförü ve on bir hemşire…
Yukarıda sıraladığımız isimlerin yanı sıra Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan haksız kazanç sağlamak amacıyla bebek ölümlerine sebep olunan olayda, 22’si tutuklu 47 şüpheli hakkında da hazırlanan iddianamenin tamamlandığını da belirtelim.
Yenidoğan çetesini duymayanlar için ise ufak bir özetle anlatayım müsaadenizle…19 özel hastanede yaşanan bu yenidoğan çetesi vahşeti,CİMER’e yapılan şikâyetlerden yola çıkıldığında iki yıllık bir geçmişe dayanıyor, deniyor.Sosyal Hizmetler Kurumu’ndan, günde 8 bin lira fazla para alabilmek için en az 12 bebek ölümüne sebep olundu. Üstelik buna sebep olanlarsa, canımızı emanet ettiğimiz doktorlar ve sağlık çalışanları… İki yıllık bir süreçte bebek ölümlerinin 12’den fazla olabileceği konusu da sürdürülen tartışmalar arasında… Ayrıca aynı vahşetin yaşlı bakım servislerinde de olup olmadığı da yapılan diğer tartışmalar arasında karşımıza çıkıyor.
Şimdi bu iki ayrı olayı ele aldığımızda, metrobüste gerçekleşen doğumun, maalesef ki özel hastaneden daha güvenli bir şekilde gerçekleşmiş olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Birisi; hiçbir sağlık çalışanının yetişemediği şekilde, sadece metrobüs çalışanı ve baba adayı tarafından gerçekleştirilen doğum, diğerleriyse hemen herkesin doğum için, metrobüse göre daha güvenli olabileceğinde hemfikir olduğu hastane… Ama artık öyle değilmiş değerli okurlarım… Metrobüs, özel hastaneler karşısında daha güvenli bir doğuma aracılık etmişken özel hastaneler maalesef ki yenidoğan bebeklere bile kıyabilecek bir vahşeti karşımıza çıkarmış… İki yıllık bir geçmişi de varmış üstelik…
Oysa bebekler; çetelerle, ölümle, öldürülmeyle, fazladan para sızdırma oyunlarıyla değil; minik elleriyle yaşama nasıl kafa tuttuklarıyla anılmalıydı… Fazladan parayla işi olmazdı bebeklerin, o fazladan paralar için cana kıyabilmek, elbette yine olsa olsa bir yetişkinin parmağıylaydı… Sözün özü; güvenli doğum karşılaştırmasında, metrobüs bir, habere konu olan özel hastanelerse sıfır…