Gündemde yaşananlardan ya da konuşulanlardan şu iletişim çağında birçoğumuzun haberi olurken konuşulmayanları birlikte irdeleyelim mi değerli okurlarım… Konuşulması gereken pek çok konu varken gündemin nelerle meşgul edildiği mutlaka sizlerin de dikkatini çekmiştir.
Geçtiğimiz hafta 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutladığımız şu günlerde, üzeri kapatılmaması gereken ve haberimiz olan iki farklı kişi ancak iki aynı sorundan bahsetmek istiyorum. İlki; Ömer Şahin, ikincisiyse gazetemizin yazarlarından kardeşim Nisa Yeter Bektaş’ın geçen haftaki “Kim Öğretmen?” yazısında bahsettiği, Doğuş Can Kavaklı…
Bu iki ismi de maalesef şu ana kadar duymamış olanlar olabilir. Ne yazık ki gündem yoğunluğundan belki de sıra bile gelmedi bu iki ismi duyurmaya ne dersiniz?
Ömer Şahin bir resim öğretmeniydi, Doğuş Can Kavaklı ile meslektaş… İki ayrı öğretmen, aynı “sunulmuş” yaşam savaşlarına girecekken maalesef ki daha savaşamadan yenilmek zorunda bırakılanlardan. Ömer Şahin, bir resim öğretmeniydi, uzun yıllar ataması gerçekleşmediği için de Halk Eğitim Merkezi’nde görevini icra ediyordu. Ancak maddi yetersizlikten ötürü mü desem buna ne desem ben de bilemiyorum ama öğretmenimizin maaşının karşılanamayacak olduğu söylenerek bir süre çalıştıktan sonra Halk Eğitim Merkezi’ndeki görevinden çıkarıldı. Burada “tasarruf tedbirleri kapsamında çıkarıldı” demek daha uygun olacak anlaşılan… Ardından iş sıkıntısı yaşamaya başlayan Öğretmen Ömer Şahin, geçim sıkıntısı ve bunalım sebebiyle bir parkta kendini asarak hayatına son veriyor.
Bilmeyenler için söylemekte fayda var; Halk Eğitim Merkezlerinde öğretmenler kadrolu değilse girdikleri ders saati üzerinden ücretlendirmeye tâbi tutulurlar. Yani maksimum sayıda bir ders saatine sahip olan bir öğretmen, Aralık 2024 itibariyle 23.600 lira “maksimum” maaş alabiliyor. Bu demek oluyor ki kiraların 15-20 bin civarını bulduğu günümüzde, kirada oturan bir Halk Eğitimi Öğretmeninin kirasını ödedikten sonra diğer ihtiyaçları için dahi yeterli kazanç sağlayamamış oluyor. Bir de yeri gelmişken ücretli öğretmenlikten de bilmeyenler için bahsetmek istiyorum. Ücretli öğretmen maaşları da yine Halk Eğitim Merkezlerinde olduğu gibi MEB tarafından belirlenen haftalık ve aylık ders saatleri üzerinden maaş ödeneği alınması şeklinde gerçekleştiriliyor. Onun için de kabataslak bir hesap yapalım; ayda 30 saatlik derse giren ki bu da maksimum, bir ücretli öğretmen maaşı 2024 itibariyle 19. 250 liraya tekabül ediyor. Ev kirası 20 binse, ben bundan sonrasını hesaplamak istemiyorum çünkü maaşı kiraya verince zaten ortada hesap yapacak para da kalmadı!
Öğretmen Doğuş Can Kavaklı ise; birincilikle bitirdiği mesleğine başlamak için çaba sarf ederken mülakat engeliyle karşılaşmış oluyor ve maalesef ki benzer şekilde o da yaşadığı geçim sıkıntısı ve bunalım nedeniyle hayatına son veriyor…
Burada biliyorum ki dikkatinizi çekmek istediğim birden fazla konu olduğunun farkındasınız değerli okurlarım. Bu iki haber de temelinde aynı sorunu topluma bir ayna niteliğinde yansıtmış oluyor. KPSS sınavından sonraki mülakat sorunu daha kim bilir kaç öğretmen arkadaşımızı bunalımın uç sınırlarına sürüklemeye devam edecek… Peki ya atanamama ya da geçim sıkıntısı?
Tüm bunlar öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin ve çocuklarımızın daha savaşamadan yenilgiyi tatmalarına sebep olmuş olmuyor da ne oluyor sizce? Oysaki öğretmenler değil midir, gelecek nesillere ışık olacak en kutsal meslek erbabı? Dört bir yanımız tuzaklarla çevriliyken esas içimizde başlayan çürümelerin önüne nasıl geçebiliriz sizce? Gençlerimizin daha fazla geçim sıkıntılarına düşmemesi ve gelecek kaygısı taşımadan yaşayabilmelerini istemek, ümit etmek sizce çok mu fazla şey istemek anlamına geliyor? Elbette değil! Ancak tüm bu konuların artık konuşulmayanlardan değil de avaz avaz konuşulması gerektiğini de lütfen unutmayalım! Gençlerimizin ve öğretmenlerimizin gelecek kaygısı taşımadan “nefes alabileceği” ayrıca esas konuşulması gerekenlerin fısıltılarla dile getirilmediği bir dünya özlemimle sevgiyle kalın değerli okurlarım…