“Hayat devam ediyor ama kaldığı yerden değil!”
Değerli okurlarım, bu cümle çoğumuzun zihnine kazınan 6 Şubat depreminin ardından çatlamış bir duvara yazılmış olan cümleydi. Hatırlamaktan ziyade unutulacak gibi olmayan o deprem faciasının ardından bu şubat itibariyle iki yıl geçmiş olacak. Peki, hayatın kaldığı yerden devam etmediği gibi, iki yıl da geçmiş olsa sizce gerçekten geçti diyebiliyor muyuz?
Kendi adıma, üzülerek bu sorumun yanıtı, hayır olacaktır. 11 ilimizde aynı anda yaşadığımız deprem felaketi, çoğumuzdan sevdiklerimizi, ailemizi götürürken depremi yaşamayan diğer illerdeki çoğu insanımızdan da pek çok şey götürdü. Hepimiz artık unutmamak üzere öğrendik ki ülkemiz bir deprem ülkesi. Mesela doksan dokuz depreminden beri deprem çantaları hazırlamamız gerektiği ve o çantaların içlerine neler konulması gerektiğiyle ilgili bilgiler yayınlanırdı. 6 Şubat depremi ise bizlere bunlardan çok daha fazlasını öğretmiş oldu. Örneğin; çoğu binanın aslında deniz kumundan ve taşlardan yapıldığını, üst üste inşa edilen binaların çoğunda deprem yönetmeliklerine pek de uyulmadığı, bir kısım müteahhitlerin kendi oturdukları binaları kurallara uygun yaparken aynı sitedeki diğer komşu binalarının inşalarında daha serbest bir davranış gösterdikleri ve göz göre göre binlerce insanımızın hayatıyla oynanmış olduğu gibi pek çok şeyi de bu deprem faciasıyla birlikte medya aracılığıyla öğrenmiş olduk.
Öğrendik öğrenmesine, zaten öğrenme zorluğu çeken bir millet hiçbir zaman olmadık. Yaraların sarılması için tüm yurdun aynı anda seferber olduğu, tırların hızla otobanlarda tekerleklerini yankılattığı, içecek su ve sıcak tutacak kıyafet yetiştirebilme konularında da canla başla birbiriyle yarışmış olan soylu bir millet olarak bizler zaten her şeyden üstümüze düşen payı alıp öğrenip küllerinden doğabilmeyi başaran insanlarız. Zorluklarla geçmişten bu yana tek vücut olarak mücadele edebilen bir millet oluşumuzla birlikte halk olarak elimizden gelen desteğin en iyisini yapmaya çalışarak yaraları birlikte sarmaya çalıştığımız da inkâr edilemez! Siz bakmayın öyle arada bir sokaklarda karşılaşılan kavgalarda sessiz kalıp sadece izleyen bir toplummuşuz gibi aksedilmeye çalışıldığına! Bizde komşu aç yatarken tok yatmama düşüncesi vardır. Sosyal medyalarda yansıtılan vurdumduymaz ya da bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşünceleri yoktur. O yüzden sadece 11 ilde değil, ülkemizin dört bir yanından tüm millet seferber olup yardım yetiştirmeye çalışmıştır.
İnsanları karalamak ya da yaftalamak kolay olanı ancak ben de tüm benim gibi düşünenlerle birlikte, kolay alanı seçmemekle gurur duyarız. Biz üstüme düşeni ya da elimizden geleni depremde zarar gören illere yapmaya çalıştık, peki sizce yeterli oldu mu? Yapabildiklerimizin dışında, yapamadığımız neler kaldı peki biraz da onlardan bahsedelim dilerseniz. Örneğin, yönetmeliklere uygun yapılmamış olan binaların inşalarından sorumlu müteahhitlerin hepsi gerekli cezayı alabildiler mi? Yıkılan evlerin yerine ne kadar geldiğimiz ikinci yılda tamamlanabildi? Hâlâ çadırlarda yaşam mücadelesi veren vatandaşlarımız varken hele, sizce daha ne kadar zaman daha, yağmur yağdığında çadırların su baskını sorunlarının önüne geçilip geçilmediğini düşüneceğiz? İşte esas çözüm bekleyen konulardan biri de budur ki bu noktada hayat hangi şartlarda devam ediyor onu da unutmayalım!
“Hayat devam ediyor!” cümlesinin aslında zannedildiği gibi devam etmediğini, sadece yaşamsal bir döngüyle birlikte zamanın akıp gittiğini ancak ihtiyaçların ya da beklentilerin ne ölçüde karşılanabildiğini fark etmekte de fayda var. Yoksa dünyaya gelmişsek bir kere hayat elbette bir şekilde devam ediyor, hayatın daha iyi devam edebilmesi için ya da gerçekten huzurla yaşayabiliyorum diyebilmek için nelere ihtiyacımız var biraz da bunları düşünelim… Ve esas bizler, bireysel olarak dahi baktığımızda; devam ediyor demek için mi yaşamalıyız yoksa en iyi şekilde devam ettirmek için üzerimize düşenden fazlasına mı kolları sıvamalıyız?
Acıları hatırlatmak ya da siz değerli okurlarımı üzmek için yazmadım dostlarım, sadece bazı durumlarda acıları diri tutmanın neleri nasıl başardığımızı hatırlamakta en kısa yol olduğunu düşündüğüm için yazmak istedim. 6 Şubat depreminde hayatlarını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allahtan rahmet diliyorum, yakınlarını kaybeden herkese de gönülden sabırlar diliyorum. Hayat kaldığı yerden devam etmiyor olsa da biz birlikte çok daha güçlü bir milletiz, bunun aksini iddia etmek, bizim gibi her durumda millî birlik duygusuyla hareket eden bir millet için söz konusu dahi olamaz! Sevgiyle kalın değerli okurlarım…