MİLLİ UZAY PROGRAMI KUTUPLAŞILACAK BİR KONU DEĞİL
Yıllarca Avrupa’nın uzay yarışını gıptayla izledik. Amerika’yı Rusya’yı ayakta alkışladık. Yüreğimizde ukde olan bilmediğimiz bir alemdi orası bizim için. Biz sadece seyirciydik. Herkes ay yarışındayken biz her gece sözde mehtaba çıkardık.
Türkiye Milli Uzay Programı içimizi aydınlatan bir ışık oldu.Uçsuz bucaksız galakside neler olup bittiğini anlama serüvenimiz her yeni gelişmeyle heyecanımızı daha da arttırdı. Türkiye’nin bir uzay programı olmasını çok istiyorduk. Türk uzay ajansı kurulduğunda sadece kurmuş olmak için kurduklarını, hiçbir işlevi olmadığını düşünmüştük. İşte şimdi o ajans harekete geçiyor. Gün geçtikçe imkansız bir hayal olmaktan çıkıyor. Ama akılda bir çok soru işareti yarattı bu gündem. Hangi bilimsel çalışma, hangi ekonomik güç ile gideceğiz? Gitmek olmak için mi gideceğiz yoksa uzayda bir ezan sesi duyurmak için mi? Uzaya çıkan ilk müslüman olmak içinse biraz geç kaldık. O işi Toktar Bekirov yıllar önce yaptı. Kazakistanlı Türk kozmonot 1991’de uzaya çıktı. Mir istasyonunda 7 gün kaldı. Yanında götürüp getirdiği Kuran’ı Kerim’i Nazarbayev’e hediye etti. Gerçekleşmesi imkansız bir hayal değildi aslında. Ama şimdi uzaya çıkmak için ayırdığımız bütçeye bakınca bu hayalden biraz uzaklaşmıyor değilim. Yine de tüm bu soru işaretlerini bir kenara bırakabilir, ülkemiz adına atılan bu adımla gurur duyabilirim. Türkiye’nin böyle bir hedefi olmasından dolayı çok memnunum. Cumhurbaşkanı Erdoğan Ay’a gidiyoruz deyince ortalık biraz karıştı. Sosyal medyada geyiklerin bini bir para. Aslında bakacak olursanız, Milli Uzay Programı kutuplaşılacak bir konu olmamalı.